Seda Kağıtcı

Seda Kağıtcı

İyi çocuklardık biz

Hepimiz çocukluğumuzu özleriz zaman zaman. Eski günleri düşünür, derinden bir iç çekeriz. Günümüzle kıyasladığımızda kendimizi şanslı azınlıklardan sayarız belki de. Şimdinin toplumuna, iç çekişmelerine, kavgalarına, bozulmuş dünya düzenine, insanların sapkınlıklarına, psikolojik bozukluklarına baktığımızda aslında ne kadar da huzurlu ve mutlu bir çocukluk geçirdiğimizi düşünür, içten içe seviniriz birazda…

Ya şimdiki çocuklar? Onlar doyasıya yaşayabiliyor mu çocukluklarını sizce? Huzurlu ve mutlular mı bizim çocukluğumuzda olduğumuz kadar? Hiç zannetmiyorum!..

Apartman çocuğu şimdiki çocuklar. Sokakta oynamaktan, üzerlerini toz toprak yapmaktan, ellerini çamura bulamaktan bi haber hepsi… Yakartop, saklambaç, körebe bilmezler. Bizim çocukluğumuzdaki gibi hava kararmasın, akşam olmasın, eve girmeyelim diye karar kara düşünmezler. Onlar bilgisayar çocuğu, evde geçiyor zamanları. Dört duvar arasına sıkışıp kalmış çocuklukları, yalnız büyüyorlar, sanal bir alemde kendilerince mutlu olmaya çalışıyorlar. Çalışan anne babaların çocukları daha da yalnız, daha da sevgiye muhtaç. Üzülüyorum ben şimdiki çocuklara. Onlarında sokaklarda özgürce koşturmak, kırlarda, bayırlarda uçurtma uçurmak, arkadaşlarıyla bisiklete binmek hakkı değil miydi?

Ama gel de güven şimdi çocuğunu sokağa çıkarmaya. Bir saat sonra çocuğunu orada bulacağın belli değil. Sapık mı musallat olmuş, organ mafyası mı kaçırmış, taciz, tecavüz her türlü pisliği düşünmek zorundasın. Can güvenliği yok ki çocukların. Ana babalar ne yapsın? Cam bir fanusa koyuyorlar çocuklarını, olumsuz dış etkenlere karşı kendilerince bir önlem alıyorlar. Haklılar…

Ben şöyle bir bakıyorum da çocukluğuma, benim çocukluğum çok güzeldi. 80’ler çocuğuyum ben. Her şeyin saf, temiz ve tatlı olduğu dönemlerdi seksenler. Tasoydu, tetristi, uyanır uyanmaz sokaklarda arkadaşlarımızla oyuna başlamaktı. Capri sun’u önce hüplet sonra gümletti seksenler. Teneffüs saatlerinde bakkala koşup aldığımız leblebi tozuydu, tipitip sakızdı, renkli küp kolonyalardı.Tatil günleri sabahtan akşama kadar evde radyo başında bekleyip, sevdiğimiz şarkıları rec tuşuyla kasede almak ve bununla da büyük bir gurur duymaktı.

Bizim dönemimizin çocukları arasında erkeklerde futbolcu kartı biriktirmeyen, kızlarda ise barbi bebek giydirmeyen yoktur. Ben işi daha da ileri boyutlara taşıyıp, barbi bebeklerin saçlarını keser, bir kuaför edasıyla fön de çekerdim, ilginç saç stilleri denerdim.

Cuma geceleri Süper baba, Pazar geceleri Bizimkiler izlemişlerdir bizim nesilin hepsi. Pazar sabahı soba üzerinde kızarmış ekmeklerine yağ sürerken, Barış abilerinden 10 puan alan adam olacak çocuklara bakmışlardır gıptayla. Hafta sonu tatili bitince de sadece Pazar akşamı yakılan banyoda bir güzel yıkanıp, okul eşyalarını da geceden titizlikle hazırladıktan sonra huzurla uykuya dalmışlardır. Ah o günler… Düşünüyorum da şimdi, büyüyecek ne vardı?

Saygılı çocuklardık biz. Anne babamızdan korkmazdık öğretmenimizden korktuğumuz kadar. Mahallenin bütün çocuklarıyla kız, erkek ayrımı yapmadan severdik birbirimizi, yağlı ekmeğimizi bölüşür, birbirimizi kardeş bilirdik. Kalleşlik yoktu o zamanlar. Dedim ya biz iyi çocuklardık. Keşke o günlere geri dönebilsek, dönebilsek de masum çocukluğumuzdaki gibi gene gerçekten içten gülebilsek güzel olmaz mıydı?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Seda Kağıtcı Arşivi