Seda Kağıtcı

Seda Kağıtcı

Meğer hayat o kadar da uzun değilmiş…

İnsan meğer kaybedince anlıyormuş kaybettiklerinin değerini. Eskilere baktıkça kendimizi bulamıyor, kendimizi buldukça kaybediyoruz eskileri. Hep bir beklenti içindeyiz. Kim olursak olalım, nerede yaşarsak yaşayalım hep daha fazlasını istiyoruz. Doyumsuzuz, azla yetinmeyi, manevi mutlulukların maddi mutluluklardan daha anlamlı ve doyurucu olduğunu yaşayarak, çok geç fark ediyoruz. Oysa beklentiler azaldıkça mutluluk daha yakın galiba. Çünkü beklentiler yoruyor insanı, üzüyor, olmayınca beklentimiz hayal kırıklığı yaşatıyor.

Yıllardır emek verdiğimiz işimizin kıymetini, senelerce yanımızdan ayrılmayan, mutluluğumuza ortak olan dostlarımızın değerini, ölüme bir gün ansızın atlayan eşimizin diğer yarımız olduğunu, bizim için onca fedakarlığa katllanan ailemizin önemini ve daha nice yanımızdayken farkına varmadığımız güzelliklerin hayatımızdaki anlamını meğer kaybedince anlıyormuşuz. Yanı başımızdayken bir güzel cümleyi esirgediğimiz sevdiklerimizin ardından ağıtlar yakmanın geç kalmışlığını anlamadan hala devam ediyoruz affetmenin erdemini tatmamaya. Küsüyoruz insanlara, küsüyoruz hayata, anneye, babaya, eşe, dosta, candan öte can olan sevdalıya… Sonra uzun bir yol çizilince ve mesafeler girince araya, akan gözyaşlarıyla beraber neye yarıyor onca öfke onca yara? Bizler sesimizi bile esirgiyoruz bazen, hatta Allah’ın bir selamını bile vermeye acizken dilimiz neye yarar ölüme yolladıklarımızın ardından hoşçakal demeler? Zaten ya uzun otobüs yolculuklarında ya da bir musalla taşı başında okuduğumuz dualarda hatırlarız sevdiklerimizi biz. Bilmeyiz yanımızdayken, onlar yaşarken kıymetlerini…

Dedim ya insan meğer kaybedince anlıyormuş kaybettiklerinin değerini. Belki yarın olmayacak… Bugün işi bahane ederek aramadığınız, bir saat ayırmayı çok gördüğünüz dostlarınıza belki yarın ulaşamayacaksınız, belki bir daha sarılamayacaksınız annenizin kollarına ya da babanızın şimdi size anlamsız gelen öğütleri yarın bir vasiyet olacak kulaklarınızda, belki fındık kabuğunu doldurmayacak bir nedenden kavga ettiğiniz ve özür dilemeyi kendinize yediremeyip, gurur yaptığınız sevgilinizi bir daha belki göremeyeceksiniz… Kim bilir belki şuan beğenmediğiniz ve yemediğiniz nimetleri yarın bulamayacaksınız, onlara muhtaç kalacaksınız. Söylenerek gittiğiniz ve beğenmediğiniz bir işiniz bile olmayacak yarın belki, zamanında saçıp savurarak harcadığınız paralar olmayacak belki bundan sonra cebinizde, üç kuruşa muhtaç kalacaksınız. Hayat o kadar kısa ki aslında, anne karnından mezar taşına akan zaman bir rüya gibi sanki.

Siz hala uğraşıp durun günübirlik hayatın günübirlik işleriyle. Pişmanlıkların bedeli ölçülemez yitirilenlerle. Sadece bir sevgi cümlesiyse ve şükretmekse zor gelen size, gidenlerin ardından düşünmeyin o zaman suç kimde diye… Çünkü giden gitmiş, ne suçlu ne de suç kalmıştır geriye. Ve siz öylece kalakalırsınız zaman aşımına uğrayan dudağınızda söylenmemiş bir seni seviyorum cümlesi ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Seda Kağıtcı Arşivi