Seda Kağıtcı

Seda Kağıtcı

Ölenler gitti, kalanlar öldü

Geçtiğimiz günlerde Tepebaşı Belediyesi, Tepebaşı Sağlıklı Kent Konseyi iş birliğinde “Maraş Depremleri Işığında Türkiye’nin Afet Gerçeği” adlı söyleşi için AKUT Vakfı Başkanı Nasuh Mahruki’yi Eskişehirliler ile buluşturdu.

Nasuh Mahruki konuşmasında o gün pek çok şeye değindi depremle ilgili, pür dikkat dinledim. Ama beni en çok ilgilendiren kısmı konuşmanın neler yaptığımızdan çok neler yapmadığımızdı depremle ilgili. Devam etti Mahruki; “Bu güzel ülke bir deprem ülkesi. Depremle yaşamayı öğrenmek zorundayız. Bugün bizler Türkiye’deki fay hatlarının hepsini biliyoruz. Nerede olduğu, ne sıklıkla periyodik olarak deprem ürettikleri, istatistiksel, matematiksel olarak iyi bir bilgi birikimimiz var. Bölgede de yıkıcı bir deprem olacağını biliyorduk. Ama tam olarak nerede, ne zaman ve kaç büyüklüğünde olacağını bilmiyorduk sadece. Deprem olacağını bildikten sonra bunun zamanının bir önemi olabilir mi? Yarın da olabilir, 10 sene sonra da. Sizin her an hazır olmanız, yapı stoklarınızı ona göre inşa etmiş olmanız gerekir. Bunu yapmazsanız bedelini ödersiniz. Bilmediğimiz bir şey değildi bu, 2 yıl önce devletin hazırladığı resmi raporlarda yazıyordu Hatay’da 30 bin can kaybı bekleniyor diye. Oysa depremin afete dönüşmesini engelleyebiliriz. Depremi afete dönüştüren şey, bizim deprem bölgesinde yaptığımız binalar, yapı stoklarımız” dedi.

Ve sonuç olarak dediği gibi bizler bedelini çok ağır bir şekilde ödedik. Ölenler gitti, kalanlar öldü. Ciğerimiz yandı, tüm Türkiye kahroldu günlerce, televizyon başında izlediği haberlere ağladı. Bile bile lades dedik yani. Önceden belliyken böyle bir deprem olacağı hiç bir önlem almadık. Şimdi de beklenen büyük Marmara depreminden bahsediliyor günlerdir. Onun için de almadık ki hiç bir önlem. 99’dan beri yıllardır beklenen bir deprem bu. Daha dün açıklanmadı ki. Ama biz millet olarak yumurta kapıya dayanınca harekete geçiyoruz. Onun için de ya geç kalıyoruz yada layığıyla sonuç alamıyoruz kalkıştığımız işten. Hani biz derken yanlış anlaşılmasın, biz vatandaşlar değil, devletin önlem alması, vatandaşını koruması gerekir. Yoksa bizler sadece vatandaşlar ne yapabiliriz ki? Aciz kalırız, gücümüz yetmez bazı şeylere.

Düşünsenize daha şurda düne kadar depremzedeler de bizim gibi normal, herşeyleri olan sıradan insanlardı. Onların da bir evi, ailesi, eşyaları, paraları, arabaları, anıları vardı. Şimdi pek çoğunun hiçbir şeyi kalmadı. Sıfırı tükettiler. 6 Şubat’ta, o küçük kıyametle birlikte bir anda hem evlerinden, eşyalarından, hem ailelerinden, sevdiklerinden, hem enkaz altında kalan arabalarından, paralarından, altınlarından oldular. En sevdikleri eşyaları artık yok, o küçük çocuğun en sevdiği oyuncağı kimbilir nereye savruldu, o genç kızın en sevdiği elbisesi yalnızca anılarında kaldı, en güzel anıları ise albümlerdeydi ve albümler ise enkaz altında...

Geçmişleri yok oldu, doğup büyüdükleri şehirler yok oldu binlerce insanın, geleceklerinden ise artık umutları yok. Toparlanmaları uzun zaman alacak. Psikolojileri kimbilir ne zaman düzelecek, yaraları ne zaman sarılacak ve bazı acılar onlar için hiç bir zaman unutulmayacak.

Onlar da bizim gibi sağlıklıydı deprem gecesine kadar. Onlar da şen şakraktı, onların da sıcacık yatacak yatakları vardı ama şimdi kim bilir belki de pek çoğunun organları düzgün çalışmıyor, sağlıkları yerinde değil, düşünemiyorlar, gülemiyorlar, yemek bile yiyemiyorlar iştahla belki de. Enkazdan kurtarılanların bazılarının kolu, bacağı yok şu anda, sakat kaldılar belki de. Kendilerini yarım hissediyorlar. Belki çocuğunu kaybetti bazısı, kimisi sevgilisini, eşini, babasını, anasını. Kimisi kardeşi yaşasın diye siper etti kendini. Ve böylece bitti hikaye, geride kalanlar yarım kaldı, yürekler acıyla dağlandı.

Keşke zamanı geriye sarabilseydik, daha sağlam evlerde güvende oturabilseydik ve keşke bu son böyle yazılmamış olsaydı. Ah kalbim sıkışıyor düşündükçe. Kalanlara sabır diliyorum, kaybettiklerimize ise rahmet olsun. Bundan sonra dilerim önlem alınsın, geç kalınmasın ve hayatlarımız enkaz altında kalmasın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Seda Kağıtcı Arşivi