Acı, İçime Doğru Bir Merdivendir



Hepimizin yaşamında acılara neden olmuş önemli olaylar var. Ailemizden beklenmedik biçimde yitirdiğimiz insanlar derin acılar hissetmemize neden oluyor. Kimi durumlarda bu duyguyu can ve mal kayıplarına neden olan büyük felaketler nedeniyle yaşıyoruz. Hem kendimize hem de sevdiğimiz insanlara ölümü yakıştırmıyoruz. Her birimizin bir gün bu dünyadan çekilip gideceğimizi bilsek bile sevgi kayıpları derin acılara neden oluyor.

Kimi zaman bir duygusal ilişkinin kopması, gelir veya iş kaybı acı yaşamamızın neden oluşturuyor. Çok arzu ettiğimiz bir sonucun basit nedenlerle yerine gelmeyişi gene bu duygunun yaşanmasına yol açıyor. Çocukluktan başlayarak isteklerimize erişememek, yoğun biçimde kayıplar yaşamak ya da biteviye başkasında olanla bizde olamayanın bireysel kıyaslaması acıyı bir zihin haritası –negatif etki-tepki profili, davranış modeli– kalıcılığına dönüştürüyor.

Özetle; silmek için ne denli uğraş versek de; her birimizin hatırlamayı arzu etmediği olaylar, kalp kırgınlıkları var. Çoğu zaman bu derinlerdeki acı, beklemediğimiz bir zafiyet anında bir kâbus gibi üstümüze çullanıyor. Hele geçmişin acıları, bugünün zorluk ve engelleri ile birleşince ruhen ve bedenen kaldırılması ağır bir yük haline dönüşebiliyor.

İki Japon yazar olan Nogao ve Saito, iç dünyamızın derinliklerine inen bir merdivenden söz ediyorlar. Aslında bu, bir benzetme. Karanlık dünyaya doğru yol alan bu merdivenin her basamağı, acılı bir olaya ya da hatıraya işaret ediyor. Merdiveninde daha az basamak olan bir kişi, büyük bir olasılıkla kendi geçmişinden daha az etkilenecektir. Ama derinlere inen merdivende basamak sayısı arttıkça, geçmişin üzerimizdeki baskısı ve yarattığı acılı durum da o denli fazla olacaktır. En azından; böyle olma ihtimali yükselecektir.

Sokakta yürürken bir çağrı sesi duyduğumuzda –bizimle ilgili olsun ya da olmasın– başımızı ya da yönümüzü çevirerek tepki veririz. İnsanın başından geçenlere ilişkin olayların izlerini anılar da böyledir. Uyanık haldeyken ya da gece uyurken, merdivenin basamaklarına ilişkin anılar, çağrı sesleri üretirler. Bu ses, bazen bir ağlama, kimi zaman bir kahkaha ya da bir azarlama belirtisidir. Bu sesin şiddeti ve tonu, bize o olayın nasıl yaşandığını ve bizde nasıl izler bıraktığını ifade eder. Yürürken bir ses duyduğumuzda; bir şekilde buna bir cevap veririz. Eğer müdahale etmemiz gereken bir durum varsa, buna ilişkin bir tepki veririz. Kimi zaman kayıtsız kalır ve yolumuza devam ederiz ya da zihnimizde olayla ilgili bir yorum yaparız.

Başımızdan geçen bir olayı temsil eden her merdiven basamağına ilişkin tepkimiz, geçmişte bu olayla nasıl baş ettiğimizin ifadesidir. Söz konusu olay, başımızdan geçtiğinde o anda ona bir tepki verdik. İçimizin derinliklerine inen merdivenin ilgili basamağına bir kez daha bastığımızda; hem o olayı hem de o olaya karşı verdiğimiz tepkiyi yeniden değerlendirmiş oluyoruz. Kimi zaman içimizi acıtan; o olaydan daha çok, ona verdiğimiz ama şimdi onaylamadığımız tepki olabiliyor. Bizi huzursuz edenin, yaşanmış olay kadar o olaya verdiğimiz ya da veremediğimiz tepki olması da şiddetle muhtemel…

Bu içsel acılardan –hesaplaşmalardan– kurtulmak ve rahatlamak için merdiveni aydınlığa çıkarmak lazım. Gün ışığında her basamağın, geri dönülmez biçimde hesabını vermek ve bununla daha fazla uğraşmamak gerekli. Geçmişin verilmemiş hesaplarına kayıtsız kalmak ya da onları görmezden gelmek, yüksek tansiyon ya da ateş gibi bedenimizi için için yiyip bitiriyor. Kendimizi yok etmenin anlamı yok. Eğer olumlu bir yaşam talep ediyorsak, acılarla donanmış iç dünya profilimizin üzerine gidip hesabı kesmek lazım –gerekli olan iyileştirme ve geliştirmeyi başarmak üzere…

İlk adım, bir problem varsa bir çözümün de olacağına inanmaktır. Düne ilişkin zihnimizde silikleşmiş anılar kalıyor. Belki bugün ve yarın, silik haliyle mükemmel gibi hatırladığımız düne benzemeyecek; ama acılarımızı sonsuza taşımaya prangalanmış da değiliz. Acılı dünyamız ne olursa olsun; acı profilinden kurtulmak için bir arkadaşla konuşmaktan zamanın iyileştiren etkisine, gözyaşlarının dirilten katkısından danışmanlığa kadar her zaman daima bir çözüm vardır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi