
Gürcan Banger
Açık Şehir
Kentlerin tarihi geçmişine bakıldığında; kapalı şehir, açık şehir ve uç şehri olmak üzere üç farklı modelden söz edildiğini görülür. Kapalı şehir ile anlatılmak istenen, İstanbul veya Diyarbakır gibi etrafı surlarla çevrilmiş kent modelidir. Açık şehir ise Eskişehir gibi surların içinde gelişmemiş olan kent biçimidir. Bu tarihsel anlamda Eskişehir, neredeyse tüm tarih boyunca yerleşim yerine savaş alanı kabul edilişiyle Anadolu kentleri arasında farklı bir yere sahiptir.
Günümüzde kentlerin açıklığı veya kapalılığı kavramlarının değiştiğini gözlüyoruz. İlginç biçimde Eskişehir’in kuruluştan sonraki dönemlerdeki sosyal profili ve tarihi de bir açık şehir modeline uygun olarak gelişti. 19’uncu yüzyılın son çeyreğine kadar küçük ve ‘unutulmuş’ bir yerleşim olan Eskişehir, daha sonra Balkanlardan ve Kafkaslardan aldığı göçleri kendi yapısına sindirmesi ile açık şehir özelliklerinden bir başkasını sergiledi. Eskişehir hemşehriliği dokusunun çok gelişmiş olmamasına karşın çok kültürlülüğün kent toplumunun önemli bir niteliği olması, saydığım bu unsurların doğal bir sonucudur. Bu durum, Anadolu’nun pek çok yerleşiminde gözlenmeyen farklılaşmış bir niteliktir.
Değişen Kavram
Eskişehir’in tarihsel süreçte değişime uğramasına benzer biçimde; açık şehir kavramının da anlamsal değişim geçirdiğini görüyoruz. Bugün açık şehir kavramından söz ederken, bunun “açık inovasyon” ile kent toplumun güven ve işbirliği yeteneklerini ifade eden “sosyal sermaye” ile ilişkilendirmek gerekir. Yüksek okullaşma oranı ve gelişen akademik nitelikleri ile Eskişehir’in sosyal sermaye yönünü geliştirmek ve kentler arası yarışın dikkate alınır aktörlerinden birisi olmasını için yapılması gerekenler var.
öncelikle; hızlı biçimde kentin inovasyon yetenekleri ve sosyal sermaye düzeyi konusunda tespitlerin yapılması gerekiyor. örneğin kentte sınai veya ticari iş kümelerinin oluşmasını istiyorsak, sosyal sermaye düzeyini öğrenerek doğru stratejileri ve hedefleri önümüze koymamız şarttır. Diğer yandan kentteki sınai, ticari veya sosyal örgütlerin inovasyon yeteneklerini bilinmesi ve geleceğe yönelik hedeflerin bu tespite göre yapılması önemlidir.
İkinci olarak; kentte mevcut olan firmalar, tüketiciler ve diğer kurum ile kuruluşların birlikte çalışabilmelerinin yöntem ve mekanizmaları geliştirilmelidir. örneğin iş dünyasında yer alan meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarının bir ağ oluşturmaları ve olabildiği ölçüde bir ortak program etrafında birleşmeleri sinerji yaratacaktır.
Bilgi üretimi
Bir kentin açık şehir olma özelliğini ifade eden göstergelerden birisi, o kentteki kişi ve kuruluşların bilgi üretebilme yetenek ve kapasiteleri ile ilgilidir. Açıklık özelliği yetkinleşmemiş kentlerde bilgi üretiminin sadece üniversitelere özgü olduğu düşünülür ve bilginin yegâne kaynağı olarak üniversiteler ve akademisyenler kabul edilir. Açık bir kentte ise üniversitelere ek olarak ar-ge, ür-ge ve tasarım kuruluşları, danışmanlık ve eğitim firmaları, iş geliştirme merkezleri, ekonomik ve sosyal kümelenmeler, değişik türde laboratuarlar ve iş - bilim - teknoloji ağları etkin biçimde görev yaparlar.
Açık şehrin bir sosyal kurum olarak yaşayabilmesi için tüm kentsel kurum, kuruluş ve faaliyetlerde karar, yönetim ve çalışma biçimlerinin katılımcılık ilkesi etrafında kurgulanmış olmasıdır. Kentsel süreçlerin bundan etkilenen ilgili paydaşların katılımı mümkün olmalıdır. Buna “açık şehrin demokratiklik özelliği” diyebiliriz. Açık şehir fikri, her şeyden önce bir tercih konusudur. Bir kent, o kentin yöneticilerinin ciddi katkıları ile ya açıklıktan yana gelişir ya da kapılar arkasında kalmayı sürdürür.