Aşı Karşıtlığı - 2



Aşı karşıtlarının iddialarının neredeyse tamamı, gerçek dışı komplo teorilerinden oluşuyor. Bunlardan biri, aşı üretiminde insan başta olmak üzere farklı canlıların dokularının kullanıldığı yönündedir. Örneğin aşının ürün reçetesinde herhangi bir canlının cenini kullanıldığı, bu tuhaf iddialar arasında özel bir yer tutar. Covid-19 aşılarının üretiminde herhangi bir canlının cenininin kullanılmadığı bilim çevreleri tarafından belirtilmektedir.

Birçok hastalığın nedeni veya kolaylaştırıcısı, insanın bağışıklık sisteminin değişik nedenlerle zayıflaması veya tümüyle çökmesidir. Aşı karşıtlığına temel olan iddialardan bir kısmı, insan bağışıklık sistemi üzerine kurulmaktadır. Buradaki bilim dışı iddia, Covid-19 aşılarının uzun vadede insanın bağışıklık sistemini olumsuz etkilediği ve sonuçta insan türünün dış etkilere karşı zafiyet yaşayacağı yönündedir. Covid-19 da dâhil olmak üzere aşıların bazı yan etkileri olabildiği bilinmektedir. Buna karşılık onaylanmış herhangi bir Covid-19 aşısının insan yaşamını tehlikeye veya riske atacak bir hastalığa neden olduğuna ilişkin bir bilimsel veri bulunmamaktadır. Diğer yandan önlem alınmadığı takdirde ölümcül sonuçlara neden olan bilen Covid-19’a karşı insanlığın elindeki en önemli önlem onaylı aşılardır. Aşının yararları yan etkileri ile karşılaştırıldığında, bunun bir tartışma konusu bile olmayacağı görülmektedir.

Covid-19 aşısı, türünden bağımsız olarak aşının uygulanması sonrasında herhangi bir hastalığa yol açmamaktadır. Bu nedenle –rapor edilmiş herhangi bir bulguya rastlanmadığı gibi– aşı sonrası herhangi bir ilaç tedavisi de gerekmemektedir. Aşı olduktan sonra kabul edilebilir kısa bir süre için kol ağrısı, ateş vb. gibi reaksiyonların görülmesi insanın bağışıklık sisteminin verdiği beklenen tepkilerdir. Ardından insan bedeninin antikor üretimi ile birlikte bağışıklık sistemi virüse karşı güçlenmektedir. Bu durum, aşı olmayan kişilerin virüse karşı daha zayıf kalacağını doğrulamaktadır.

Aşı karşıtları, kendi iddialarını güçlü kılmak için insanların hassas oldukları konularda komplo teorileri geliştirmeye özen gösterirler. Bunlardan bir diğeri, Covid-19 aşılarının erkek üretkenliğini olumsuz etkilediği yönündedir. ABD’de mRNA aşısı ile yapılan bir bilimsel araştırma erkeklerde sperm hareketliliğinin artırdığı yönünde olumlu sonuçlar vermiştir. Bir başka çalışmada ise insan üreme sistemini olumsuz etkileyenin aşı değil, virüse bağlı hastalığın kendisi olduğu doğrulanmıştır.

Aşı olmanın gereksizliği konusunda bir iddia, iyi yaşam şartlarının aşılanma ihtiyacını ortadan kaldırdığı yönündedir. Gerçekten daha az kalabalık ve sağlıklı yaşam ortamları, hastalıkların bulaşma ihtimalini azaltmaktadır. Ama gerçek şu ki, dünyada pek az insan, bu denli iyi şartlarda yaşıyor. Toplumların sağlık durumları ile ilgili olumlu istatistikler, aşılanma ihtiyacının ortadan kalktığını değil, insanlar olarak olumsuz ortamlarda yaşasak bile aşılar sayesinde sağlıklı kalabildiğimizi doğrulamaktadır.

Bir başka temelsiz iddia da bir hastalık salgını ortaya çıktığında hastalanan kişilerin çoğunun aşılananlar olduğu yönündedir. Gerçekten herhangi bir hastalığa karşı aşı olmak, o hastalığa kapılmayacağımız anlamına gelmiyor. Covid-19 aşısı konusunda yapılan araştırmalar, aşı olanların hastalığa yakalansalar bile çok büyük oranda hastalığı hafif geçirdikleri, hastane tedavisine ihtiyaç duymadıklarını ortaya koymaktadır.

Aşı karşıtlarının en tehlikeli iddialarından biri, aşı olmaktansa hasta olmanın daha iyi olduğu, çünkü aşıların hastalığın kendisi kadar koruyucu olmadığı yönündedir. Hâlbuki aşılar doğal enfeksiyon sonucu gelişen bedensel tepkilere benzer bir bağışıklık cevabı üretmek için bağışıklık sistem ile etkileşirler; bu nedenle hastalığa neden olmazlar. Böylece aşılanan kişide hastalığın muhtemel komplikasyonlarının önüne geçilmiş olur. Hastalığı yaşayarak bağışıklık kazanmaya çalışmak, ölüme kadar gidebilen çok ağır bedellere neden olabilir.

(Devamı var)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi