Aşı Karşıtlığı - 3


Aşı karşıtlığı sadece Covid-19 salgını ve hastalığı ile sınırlı değil. Covid-19 salgını küresel özellik taşıdığı, hastalık çok sayıda insana bulaştığı, çok ciddi sayılarda ölümlere neden olduğu ve bir panik hali oluşturduğu için aşı karşıtlığı bu vesile ile öne çıktı. Ayrıca geçmişe oranla iletişim araçlarının çoğalmış olması aşıya karşı direncin daha yaygın duyulmasına ve tartışılmasına neden oldu. Özetle; aşı karşıtlığının tarihi, aşının bulunuşu kadar eski bir mesele… Bu çerçevede aşı karşıtlarının diğer iddialarına da yer vermek konuyu açıklayıcı olur.

Genel aşı karşıtlığının iddialarından bir diğeri, bebeklerin aşılanması ile ilgilidir. Küçük bebeklerin aşılanmasının bunlarda bağışıklık sistemini zayıflattığı veya gelişmesine engel olduğu eskiden beri öne sürülür. Hâlbuki bebekler dünyaya geldikten sonra aşı ile karşılaştırılamayacak kadar çok sayıda enfeksiyon riski ile yüz yüze gelirler. Aşılama doğal şartlarda yaşanabilecek olanlara göre kontrollü bir uyarımdır. Bilimsel çalışmalar bebeklere aynı anda farklı aşılar yapılmasının bağışıklık sistemi üzerinde olumsuz bir etki yapmadığını göstermiştir.

Bir başka iddianın odağında ise anne sütü konusu var. Aşı karşıtlarının iddiası, anne sütünün bebek için hastalıklara koruyucu olduğu yönündedir. Anne sütünün bebeği enfeksiyonlara karşı koruduğu bilimsel bir gerçektir. Ama aşı karşıtlarının iddiası da bir o kadar bilimsel gerçeği çarpıtarak yalan üzerine kurulmuş bir başka örnektir. Anne sütü bebeğin ilk aşısı olmakla birlikte bu beslenme yolu bebeği kızamık, kızamıkçık, tetanos, difteri vb. gibi hastalıklardan korumaz. Ayrıca aşı olmamış bir bebeğin bu hastalıklardan birine yakalanmaması, ileri yaşlarda yakalanmayacağını da güvence altına almaz.

Verem, çiçek vb. gibi bazı hastalıklar alınan önlemler nedeniyle zaman içinde kaybolmaya yüz tutarlar. Bu durum, aşı karşıtları için bir başka iddia zemini hazırlar. Şöyle ki; aşıyla önlenebilir hastalıklar kaybolma eğilimi içinde olduğundan çocuklara aşı yapılmasının gereksiz olduğunu iddia ederler. Gerçekten –kötü yaşam şartları ve yoksulluk gibi durumların da etkisiyle eski hastalıkların ‘hortlayabildiği’ bir gerçek olsa da– geçmişin çocukluk hastalıkları azalmış veya yok olmuştur. Buradaki başarı, geçmişte uygulanan bağışıklık ve aşılama programları sayesindedir. Halen aşılanamayan çocukların varlığı, düşük yüzdeli olsa da bazı çocukluk hastalıklarının aşıya erişememe nedeniyle sürdüğü de bir başka gerçektir. Covid-19 salgını da aşılanma programları ile birlikte azalacak ve muhtemelen zaman içinde geçmişin hastalıkları listesine ilave olacaktır. Bu süreci gerçekleştirmenin yolu aşı konusunda ısrarlı olmaktır.

Aşı karşıtlığı cephesinin başka iddiaları da var. Örneğin aşıların tehlikeli elementler içerdiği ve bu nedenle aşının insana zararlı olduğu iddiası bunlardan bir diğeridir. Buna benzer bir başka iddia ise –Covid-19 aşıları da dâhil olmak üzere– aşının içeriği nedeniyle tehlikeli yan etkilere neden olduğu yönündedir. Bir tıbbi önlem olarak aşı, rasgele geliştirilen bir çözüm yolu değildir. Üretici laboratuvarlar yanında denetleyici kurum ve kuruluşlar tarafından yakından izlenir ve raporlanır. Bilim insanlar, –günümüzde Covid-19 ile olduğu gibi– aşılanma programlarını yakından izler ve gözlemleri hakkında bilimsel makaleler üretirler. Bu şekilde aşı geliştirme süreçleri, olumlu yönde yol alır.

Bitirmeden önce; belki de daha önce ifade ettiklerimden çok daha tehlikeli iki iddiadan daha söz etmeliyim. Bunlardan birincisi; aşının bir kişisel seçim ve özgürlük konusu olduğudur. Küreselleşmenin bugünkü boyutlarında, insanlar arası etkileşimin aşırı yoğunlaştığı çağımızda toplumlar olarak yaşıyoruz. Bu da mikropların, virüslerin bulaşma ihtimalini yükseltiyor. Dolayısıyla aşı da bireysel bir seçim olmaktan çıkarak sosyal sorumluluk haline dönüşüyor.

Diğer iddia ise gene bir komplo teorisi olarak gündeme geliyor. Aşı karşıtlarına göre –Covid-19 aşıları da dâhil olmak üzere– aşıların çok sayıda yan etkisi olmasına rağmen aşı üreten firmalar bunların bilinmesini engelliyor veya tehlikeli sonuçları saklıyor. Aşılar küresel ölçekte dünya toplumlarının sağlığını ilgilendiren ürünler olması nedeniyle Dünya sağlık Örgütü, uzmanlık alanındaki sivil toplum kuruluşları, hastalık kontrol merkezleri gibi kurum ve kuruluşlar tarafından izlenmektedir. Dünyada aşı takibi için uzmanlık sistemleri geliştirilmiştir. Aşı konusunda bir risk ihtimali oluştuğunda bilimsel kurul ve komisyonlar devreye girerek konuyu ele alırlar.

Aşı, Covid-19 gibi hastalıklar konusunda insanlığın elindeki en önemli araçların başında gelir. Bu nedenle hurafelere, safsatalar, söylentilere dayalı inançlar geliştirerek aşıdan uzak durmak yerine aşılanmayı teşvik etmek, aşı olmak ve blimsel, tıbbi önlemlere uymak sağlıklı ve özgür yaşamın yolu olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi