
Gürcan Banger
Bilgi, Üretim ve Fikri Mülkiyet
Bilişim, iletişim ve lojistik teknolojilerindeki ilerlemeler ve başta İnternet olmak üzere medyadaki gelişmelerle birlikte bilgi üretiminde nitelik ve nicelik olarak bir patlama gerçekleşti. Bilgi bir yandan yenileşip çoğalırken, özellikle İnternet sayesinde çok daha kolay ulaşılır hale geldi. İnternetin sağladığı erişim kolaylığı, pek çok insanda yeni türden bir özgürlük –bilgiye erişim özgürlüğü– fantezisi oluşturdu. Bilgi Çağı adı verilen bu dönemde bilginin durumu abartılarak sonsuz mutluluk senaryoları yazılmaya başlandı. Ama İnternetin yarattığı bu yanılsama ile gözleri kamaşanlar, kısa sayılabilecek bir sürede oluşan bu bilgi taarruzunun arka planını görmekte zorlanıyorlar.
İnternet, bir enformasyon kaynağıdır. Ama henüz bir kalite denetim sürecine sahip olmayan İnternet, aynı zamanda bir karşı-bilgi ve yanlış-bilgi –bir başka deyişle dezenformasyon– kaynağıdır. Bilimsel yaklaşımlar açısından bilginin erişilebilir olmasının yanında doğrulanabilir olmasının da birincil ve vazgeçilmez önemde olduğunu unutmamak gerekir.
İnternetin yarattığı tartışmalı bilgi bolluğu ve sanal kolaycılık ile gözleri kamaşan mutluluk oyuncularının gözden kaçırdıkları bir önemli nokta daha var. 19’uncu yüzyılın ortalarında kaleme aldığı Manifesto’da Marks’ın söylediği gibi; kapitalizm, sevgiyi dahi alınır-satılır hale getirmekten geri durmuyor. Benzer biçimde; bilgi, önümüzdeki dönemde giderek daha fazla alınır-satılır bir meta özelliğine sahip olacak. Kyoto Sözleşmesi nasıl ki havayı bir ticari meta haline dönüştürüyorsa; bilginin ticarileşmesinin adı da fikri mülkiyet haklarıdır. Bilginin, maddi nesneler gibi mülk edinildiği bu sürece bilginin metalaşması adını verebiliriz.
Fikri mülkiyet, bir zihinsel ve düşünsel çalışmanın sonucu üzerinde kullanım haklarının mülkiyeti olarak tanımlanmaktadır. Fikri mülkiyet hukuku; ilki, telif hakları ve ikincisi, sınai mülkiyet hakları olmak üzere iki ayrı bölümde sınıflandırılır. Sınai mülkiyet hakları ise patentler, faydalı modeller, tasarımlar, markalar, coğrafi işaretler, elektronik yonga tasarımları, yeni bitki çeşitleri ve biyoteknolojik buluşlar gibi alt dallara ayrılır.
Fikri mülkiyet hakları ile ilgili olarak iki kritik noktadan söz edilmelidir. Kritik noktalardan birincisi; bilginin mülk olarak edinilebilecek bir meta olduğu fikridir. Bu savın arkasında; kişilerin, bilgiyi üretmek için harcadıkları emeğin sonuçları üzerinde hakları olduğu yaklaşımıdır. Hâlbuki bugün dünyada fikri mülkiyet bağlamında üretilmiş hiçbir bilgi, onu üretmiş görünen kişi veya topluluğun bağımsız yaratısı değildir. Bilgi, toplumsal özelliği olan ve önceki çalışmalar üst üste eklenerek üreyen bir soyut varlıktır. Hiçbir bilgi parçası kendi başına üretilmemiştir. Birlikte üretilmiş olanın, bireysel olarak mülk edinilmesinin bir hak kabul edilmesi sorgulanmaya değer bir konudur.
İkinci olarak; üretilen bilginin sahibi, genelde o bilgiyi üreten kişi olmamaktadır. Bilginin üretiminde bilim adamları, mühendisler ve uzmanlar çalışmasına karşın, bir kuruluşta bilginin ve sonuçlarının mülkiyeti örneğin bu kişilerin çalıştığı şirkete ait olmaktadır. Bir buluşun, onu üreten bilim adamı adına değil de; uzmanın çalıştığı şirket adına örneğin patentli hale gelmesi, muhtemelen artı değere el koymanın Bilgi Çağı usulü olmalı…
Özetle; bilgi üretim süreçlerinin ivmelenmesinin veya İnternet ile bilgiye erişmenin kolaylaşmasının gözlerimizi kamaştırmasına izin vermemek lazım. Kapitalist sistem; havayı da, bilgiyi de kendi modeline dönüştürmekte yetkinliklerini –giderek küreselleşen krizleriyle birlikte– geliştirmeye devam ediyor.