Bir Futbol Kulübünün Performansı



Birkaç gün önce sosyal medya ortamında “Eskişehirspor’un kuruluşundan bu yana mali yapısının dökümü yapılsa…” şeklinde bir cümle paylaştım. Bu yazarken aklımdaki varsayım, bu kulübün mali çöküşünün sportif olarak en başarılı olduğu dönemlerde başladığına ilişkin olmasından dolayıydı.

Neredeyse ölçekten bağımsız olarak her futbol kulübü bir işletme boyutunu çoktan aştı. Dünyadaki ve ülkemizdeki işletmelerin yüzde 90 küsurunun KOBİ olduğu düşünülürse, futbol kulüplerinin pek çok açıdan ‘büyük şirket’ boyutuna sahip olduğu sonucu ortaya çıkar. Dolayısıyla bir futbol kulübünün performansını sadece sportif açıdan veya bulunduğu kümedeki sıralaması açısından ele almak doğru olmaz. Konuya geçmişten geleceğe doğru çok unsurlu olarak bakmak gerekir.

Bir futbol kulübünü bir kurum olarak kabul ettiğimizde; bu yapıya sadece sportif başarı açısından bakamayız. Kulübü değerlendirmemiz “kurumsal performans” ölçeğinde olmak zorundadır. Kurumsal performans yönetimi yaklaşımı bir kuruluşu veya bir işi bir bütün olarak ele alır. Bu şekilde baktığımızda; bir futbol kulübünün çok boyutlu genel performansının ve kurumsal hedeflere ulaşma başarısının ele alınması gerekir. Sportif başarı, hedeflerden sadece bir tanesidir.

Bir kulüp için sportif başarı kadar önemli olan bir unsur, “sürdürülebilir” olmayı başarmaktır. Sürdürülebilirlik ise ekonomik performans ile yakından ilgilidir. Nasıl bir işletme biteviye borç ve kredi alarak kalıcı olamazsa, bir futbol kulübü de ‘dış kaynaklı maddi desteklerle’ veya ‘feda kampanyaları’ ile varlığını sürdüremez.

Bir işletme ekonomik sürdürülebilirliğini nasıl sağlar? ürün veya hizmet tasarlayıp üreterek ve bunu pazarlayarak… Tanınmış veya ilgi gören bir kulübün markası, bu markayı taşıyan tüketim ürünleri, bu markanın kullanım hakkı konusunda verilen lisanslar önemli gelir kaynaklarıdır. Ama kulübün varlığını sürdürmesini sağlayan ve sportif başarıyı sağlayan ana unsur sporculardır. Bu nedenle bir futbol kulübü kalıcılığını ve performansını sporcu varlığına dayalı olarak sürdürmek zorundadır. Bunun yolu ise bu varlığı çoğaltıp zenginleştirecek sporcu yetiştirme altyapısıdır.

Günümüzde futbol alanında sportif başarı hem taraftarlar hem de yöneticiler tarafından aşırı abartıldığından sporcu varlığı sadece yüksek maliyetli transferlerle sağlanmaya çalışılmaktadır. Kulüp yönetiminin başarısı ise adeta FIFA, UEFA veya TTF tarafından konulmuş mali kriter veya kısıtların ‘arkasından dolaşmak’ üzerine kurgulanmıştır. Buna yönetimlerin kulübün mali sayışabilirliğinden ve hesap verebilirliğinden sorumlu olmamaları da eklenince; konu, bozuk düzeni sürdürmek adına ‘yağlı, ballı ekmek’ haline dönüşmektedir.

Mevcut durumda ülkemizde bir kulübün sporcu yetiştirme altyapısına bütçeden ayırdığı pay, genelde ihmal edilecek düzeydedir. ‘Fosil’ kategorisine erişmiş bir futbolcuya harcanan mali kaynağın bir parçasının alt yapıya yönlendirilmesi ile söz konusu futbol kulübü geleceğe sağlıklı ve sürdürülebilir olarak yürüyebilir.

Mali kaynağın sportif başarı adına yüksek maliyetli transferlere ayrılmasının, hiç kuşkusuz bir ‘mantığı’ var. Bu mantığı, –genel hatlarıyla– yöneticilerin yakın gelecekte siyasal vitrine hazırlanmaları veya mevcut halde sosyal platformlarda yer alma merakları olarak söylemek pek de yanlış olmaz. Bu ilgi ve merakı ancak yöneticilerin yaptıklarından kamu karşısında sorumlu olmaları şartı çerçevesinde anlayışla karşılayabiliriz.

Akademik çevreden, araştırmacılardan yaşadığım kent adına bir dileğim var. Kuruluşundan bu yana Eskişehirspor’un mali yapısının –ilgili dönemde görev alan yöneticilerle birlikte– dökümünü yapın. Hangi sportif ‘başarı’ karşılığında hangi kaynaklar harcanmış? Her dönem kulüp ne kazanmış, neyi tüketmiş? Bunun bu kentte futbolun geleceği açısından önemli olduğu kanaatindeyim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi