‘’Bugüne kadar neredeydin’’ dedirten doğru sözler

CHP İl Başkanı Recep Taşel, gazeteci arkadaşlarımızın sorularını yanıtlıyor.

Sorulara verdiği yanıtlar oldukça dikkat çekici…

Büyük bölümü eleştiri içerikli…

Eleştirilerin hedefindeki de Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç…

O da her ağzını açtığında Recep Taşel’i suçluyor.

Son olarak da katıldığı bir TV programında suçlamalarda bulundu.

Ahmet Ataç’ın suçlamaları dikkate alındığında Recep Taşel’in yaptığına ‘’savunma’’ ya da ‘’yanıt hakkını kullanma’’ denilebilir.

Neyse…

Dedik ya Recep Taşel’in söyledikleri oldukça dikkat çekici…

“Cumhuriyet Halk Partisi’nde il başkanlığı yapmak çok kolay değildir. Çünkü kurumsal, 100 yıllık bir yapıyı temsil ediyorsunuz. Oturduğunuz koltuk çivili koltuktur. Aynı zamanda Mustafa Kemal’in koltuğudur. O yüzden konuşurken, mesaj verirken boğazınıza 9 tane düğüm atmak zorunda kalıyorsunuz.

Ahmet Ataç bunu yönetmenin o kadar kolay olmadığını geçmiş çok değerli il başkanlarımıza sorsaydı, çok kolay olmadığını görürdü. Belki ‘üç CHP belediyesi olan yerde başkanlık yapıyor’ anlamında demiş olabilir.

Evet üç belediyemizin olması bir şans fakat yine de Eskişehir’de de bu işin kolay olmadığını görüyorsunuz. Belli dengeler oluşuyor. Ben kurumsal kimliği temsil ediyor olmama rağmen, belediye başkanlarımızın kendi kişisel şöhretleri kimi zaman partinin üzerine çöküyor.

Bunu doğru bulmam. Hiç kimse Cumhuriyet Halk Partisi’nden büyük değildir. Kişiler gelip geçicidir, asıl olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin asıl kimliğidir.”

Söyledikleri bu kadar değil…

Dahası var.

“Belediyelerin partiler üzerindeki tahakkümünü doğru bulmuyorum. Örgütü özgür bırakmalarından yanayım. Burada 16 bin 500 tane üyemiz var, dolayısıyla en önemli olan üyedir. Üye en doğru adayı seçecektir. Yarış sonucuna da taraf olanlar katlanmalıdır. Bir tarafa yakın oluyorsunuz, kaybettiğinizde bunu sindirebilecek olmalısınız.

CHP’liler demokrasiyi içselleştirmiş olmalılar. Ya taraf olmayacaksınız, ya da bir ortak adayda uzlaşacaksınız ya da taraf olup seçim kaybettiğinizde mesele yapmayacaksınız. Ben seçildiğimde herkes tarafından kabul görmedim. Kazananın yanında olmalı, beraber çalışabilmelisiniz. Biz de öyle olmadı, hala televizyonlardan duyuyorsunuz, doğru olmayan tanımlar yapılıyor. Bu demokratik kültürün yerleşmemiş olmasındandır. Bunu doğru bulmuyorum. Partiyi rahat bıraksınlar, partinin sahibi örgütün üyesidir, hiçbir belediye başkanı değildir. Partinin üzerinden belediye başkanları elini çeksin.”

Bu sözler karşısında şaşırmamak elde değil…

İnsan kulaklarına inanamıyor.

Dahası da var.

“Ben örgütümü kurumsal kimliğimi korumaya yönelik hareket ediyorum. Benim şahıslarla işim yok. Ahmet Ataç’ın söylemlerinin çoğu gerçekçi değil. Mesela şu ‘Odunpazarı’ konusu televizyonda konuşulacak bir konu değil. Parti disiplinine uygun sözler değil bunlar. Kamuoyuna açık bir ortamda 29 tane milletvekilli aday adayımız var. Siz en az 15 tanesini tanımıyorum ve vekillerimize eş değer birisi yoktu orda diyemezsiniz.

Bir il başkanına, ‘Odunpaarı’nın il başkanı’ da diyemezsiniz.

Benim yarıştığım zaman siz farklı tarafı desteklediniz, beni destekleyen farklı delege olmuş ve ben seçim yaşını kazanmışım, bitti. Hiçbir şekilde özel bir taraflılık yapmamışım. Her bölgede çalışmışım ama siz etkinliğinize bile davet etmemişsiniz, parti etkinliklerine il başkanını davet etmemişsiniz. Şimdi çıkıp oradan Odunpazarı il başkanı deme hakkınız yok”

Recep Taşel’in ‘’Ahmet Ataç’a yanıt’’ olarak söyledikleri böyle…

Söylediklerine ‘’yanlış’’ demek çok zor.

Büyük bölümü doğru…

Ahmet Ataç, kongrelerde açıkça taraf oluyor. Bir aday çıkartıp kazanması için yoğun çaba harcıyor.

Ancak hep ‘’kaybeden’’ oluyor.

Kongrelerde taraf olması konusunda söylenecek fazla söz yok.

Bir partili olarak taraf olması doğal…

Seçim bu, kazanmak da var kaybetmek de…

Sonuç ne olursa olsun kabullenmek gerek.

İşte Ahmet Ataç bunu yapamıyor. Seçim yenilgisini kabullenemiyor.

Seçilmiş il başkanına saygı göstermiyor. ‘’İl başkanını ezmek’’ için olmayacak işler yapıyor… Televizyon ekranlarından da ağzına geleni söylüyor.

Bu tavrı ‘’Recep Taşel’e özel’’ değil…

Daha önceki kongrelerden sonra da seçilmiş il başkanlarına karşı aynı tavrı sergiledi. Hepsine benzeri suçlamalarda bulundu.

Bunlar herkesin bildiği gerçekler.

Recep Taşel’e de seçildiği ilk günden bu yana hiç ‘’il başkanı’’ gibi davranmadı.

Recep Taşel, ağır suçlamalar karşısında hep sustu. ‘’Kendini ezmeye’’ yönelik tavırları hep sineye çekti.

Onun için son söyledikleri ‘’doğru’’ olsa bile şaşırtıyor, ‘’Recep Taşel’e ne oldu böyle’’ dedirtiyor.

Giderayak ‘’içini dökme’’ gereğini duydu herhalde…

Keşke daha suskun ve hareketsiz kalmasaydı.

Oturduğu koltuk için ‘’Mustafa Kemal’in koltuğu’’ diyor ya… Keşke o koltuğun önemine uygun davranabilseydi…

Yapması gereken de belli…

Parti tüzüğünden kaynaklanan yetkilerini kullanmak, daha açık bir anlatımla da gerçekten il başkanlığı yapmak…

‘’İnce hesaplar’’ uğruna yapması gerekenleri yapmadı.

O açıdan bakıldığında son yaptığına ‘’günah çıkartmak’’ da denilebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Vedat Alp Arşivi