Çağdaş Kent, Kozmetik Kent



Kentsel gelişmişlikten söz edildiğinde; çoğu zaman sosyal ve kültürel yaşama ilişkin kozmetik projeler anlaşılır. ‘Güzel’ veya ‘iyi’ olarak nitelenen kent yerleşimlerinin belli başlı özellikleri olarak park gibi açık alan düzenlemeleri ile dış mekân aksesuarları öne çıkarılır. Bir adım daha ileri gittiğimizde bunlara eğlence yerleri, müzeler, konser salonları, kültür merkezleri ve sergi mekânları eklenir.

Gelişmiş kente ilişkin ‘alaturka algı’ içinde o yerleşimin yenilikçi, bilimsel, teknolojik, sınai ve ticari gelişmişliği ve geleceğe ilerleme yeteneği yer almaz. özellikle o yerleşimdeki iş, sanayi ve ticaret bölgeleri ile buralarda yaratılan katma değerin düzeyi akla gelmez. çünkü ortalama yurttaştan yerel yöneticiye kadar alaturka algı, kentsel yerleşimin gelişmişliğini üretimde olması gerekirken tüketim odağında oluşturur. üretim ve tüketim özelliklerini bir denge noktasında buluşturamayan kentler teknolojik değişimin nimetlerinden gerektiği ölçüde yararlanmaktan çok uzak kalacaktır.

Teknolojik değişim üretim perspektifinde kent yerleşimine neler kazandırabilir? Teknolojinin üretime yansımasını okumanın ilk adımı verimliliktir. Bir şehir kendini yeni teknolojik gelişmelerle donatma yeteneğine sahip olduğunda bir bütün olarak kaynaklarını daha verimli kullanma niteliğine sahip olacaktır. Bu, üretkenlik artışıdır. Daha fazla katma değer üretebilen bir kent hem mekânsal bir bütün hem de orada yaşayan yurttaşlar açısından çok boyutlu olarak daha zengin hale gelecektir. üretim geliri olarak yükselmeyen bir kentte yaşam kalitesinin yükselmesi ancak bir ‘balon etkisi’ şeklinde olur. Bir krizin yapacağı ‘toplu iğne etkisi’ bu balonun bir anda sönmesini sağlar.

Bilimsel ve teknolojik gelişmeler küresel rekabeti sadece işletmeler ve çalışanlar için değil, kentsel yerleşimler açısından da daha zor hale getiriyor. Bu nedenle sadece işletmelerin değil, yerel yönetimlerin de bilimin, teknolojinin ve sanayinin yükselen bu yeni durumuna uyum sağlamaları gerekiyor. Bu değişimi doğru kavramayan kentler geleceğin yükselişini düşük yaşam kalitesi bataklığında ancak uzaktan izleyebilirler.

Genelde teknolojik gelişim, özelde inovasyon ve otomasyon dünyanın gelişmiş ülke, bölge ve kentlerinde gelişmek için daha çok fırsat ve imkân buluyor. Ortalama gelirin görece daha düşük olduğu, toplumda bilim ve teknolojinin doğru biçimde gelişemediği ulusal ve yerel ekonomilerde ise hâlâ emek yoğun üretim baskın halde. Pek çok sınai işletme iş gücü ve makine zamanı üzerinden düşük kâr oranları ile fason iş yaparak yaşamaya çalışıyor. Teknolojik değişimin gelişmiş ekonomilerde hızlı ve yaygın ilerlemesi hâlâ emek üzerinden kazanmaya çalışan ekonomi ve bölgeler için pek ‘iç açıcı’ görünmüyor. İleri teknolojinin gelişmiş ülkelerde yoğunlaşması ‘gelişmekte’ olanları oyunun dışına itekleyici etkiler yaratabilir.

ülke ve bölge ekonomilerinin ekonomik olarak gelişimi burada yer alan kentlerin kazançlı gelişmesi ile yakından ilgilidir. Arzulanan ekonomik sonuçları alabilmek için bu şehirlerin ve bunlarla ilgili ekosistemlerin bilimsel ve teknolojik olarak çok yönlü beslenmeleri gerekir. özellikle 20’nci yüzyıldan başlayarak kentler ekonomik büyümenin ve sosyal gelişmenin motoru niteliğine sahip oldular. Bu kentleri içine alan bölgeler rekabet açısından üstünlükler elde ettiler. Günümüzde de gelişmiş kentler bu niteliklerini sürdürüyor.

Kentlerin bilimsel ve teknolojik gelişimi sadece işletmelerin, üniversitelerin ve ar-ge kuruluşlarının misyonlarıyla sınırlanamaz. Bu yerleşimlerin söz konusu alanlardaki gelişimi ulusal, bölgesel ve yerel yönetsel tercihlerle çok yakından ilgilidir. örneğin gelişkin bir internet altyapısı ve sunumu, ulaşım kolaylıkları, enerji tüketimi imkânları, atık geri dönüşümü, sayısal teknolojilerin uygulanma kolaylığı bir kentsel yerleşimin daha katma değerli ve daha yaşanabilir hale getirecektir.

Bir kentin ‘iyi’ veya ‘güzel’ olması sadece mekânsal kozmetikle ilgili değildir; söz konusu yerleşim üretim-tüketim dengesi, gelir yaratma, bilim ve teknoloji geliştirme, inovasyon becerileri, teknolojik düzey, sanayi ve ticaret açısından da üst sıralarda yer alabilmelidir. Yaşadığımız çağda doğal ve sürdürülebilir kaynaklara sahip olmayan yerleşimler açısından bilimsel, teknolojik, sınai ve ticari inovatif üstünlüklere sahip olmak vazgeçilmez niteliktedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi