Depremi Bir Kez Daha Hatırladık...

 


 


Genelde “İstanbul Depremi” üzerine kurgulanmış korkular ve tartışmalar, ülkenin pek çok yerinde yapı kalitesizliğini adeta gizliyor. Genelde ‘krizlerle öğrenme’ anlayışında bir toplum olmamamıza rağmen ne geçmiş depremlerin yarattığı krizlerden ne de deprem üzerine yapılan tartışmalardan gerekli vizyon, program, hedef ve uygulamaları indirgeyebiliyoruz.


 


Henüz kentleşme ve yapı kalitesi konularında yeterli olgunluk düzeyine varamadık. Ama riskli zeminin depremde yapıların hasara uğramasında ciddi bir faktör olduğunu öğrendik. Bir de depremde çok sayıda ölüm ve yaralanmaya neden olan betonarme yapı hasarlarının nedenlerine bakalım. 1999 yılında Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın batı bölümünde gerçekleşen depremlerin incelenmesi aşağıda sayacağım nedenlerin dikkate alınması gerektiği sonucunu vermiştir.


 


Hasarların ilk nedeni, çerçeve sistemlerde (düşeyde) zayıf kolonların, (yatayda) güçlü kirişlerin bulunması olarak tespit edilmiştir. Bir diğer neden, büyük yer değiştirmeler gösteren asmolen denilen dolgu döşemelerin yarattığı kolon – kiriş sorunlarıdır. Yine kolon ve kirişlere ilişkin donatı sorunları bir başka neden olarak belirlenmiştir. Kalitesiz beton veya kalitesiz çelik kullanımı olarak özetlenebilecek kötü malzeme kullanımı nedenlerden bir diğeridir. İlk katların dayanıksız üretilmesi yapıların hasar görmesinden sorunlardan bir diğeri olarak gözlenmiştir.


 


özetle uzun kolon kullanımından kaynaklanan hasar nedenleri saptanmıştır. Son olarak düğüm noktalarındaki yetersizlik ve eksikliklerin hasar nedenleri arasında yer aldığı anlaşılmıştır. Eskişehir’de 1999’daki dizi depremlerden etkilenen toplam 111 ağır hasarlı, 116 orta hasarlı, 431 hafif hasarlı binanın incelenmesinde benzer nedenler gözlenmiştir.


 


Depreme karşı mücadeleyi öğrenme süreçlerini kolaylaştırmamız gerekiyor. Genelde doğal afetlere karşı mücadele yöntemlerinin eğitim yaşamımızın bir parçası haline dönüştürülmesi zorunlu.


 


Hatta daha ileri boyutta değerlendirmek gerekirse; depremler nedeniyle ülkemizde kazanılan tecrübe ve bilgi birikimi olarak farklı temalarda diğer ülkelerle paylaşılmasının gereğine inanıyorum. Hele ki ülke nüfusumuzun yüzde 75’inin kentlerimizde toplandığı ve bu alanlarda büyük risk havuzlarının oluştuğu göz önüne alınınca afet yönetimi konusunda da yaşadığımız örneklerle zarar azaltma işlevi göreceğimizi düşünüyorum.


 


Depremlerin etkisini üzerimizde yoğunca hissetmeden önce de ülkemizdeki bazı akademik çevreler deprem konusunda yaptıkları önemli çalışmalarla uluslararası literatürde yerlerini almışlardı. Ancak, son yıllarda yaşanan depremler ve depremler sonucunda yaşanan maddi ve manevi kayıpların boyutu neredeyse bir magazin havasında kamuoyunun ilgisini çekmeye başlamış, bu da medyada bir başka anarşi türü oluşturmuştur.


 


Yurttaşlar olarak doğru bilgiler edinmek istiyoruz. Doğru ve düzgün yapılaşmaya uygun kent planlaması ve uygulaması görmeyi arzuluyoruz. Uygun kent planları ve inşaat kalitesiyle depremlerin yarattığı tehlikelerin ve korkuların azalacağının bilincindeyiz.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi