Dünya Bir Pazar Yeri...

İnternet, sosyal medya ve cep telefonlarının aşırı yaygınlaşmasının yaşamımıza getirdiği ‘önemli’ bir değişim var. Artık daha fazla oranda ve kesintisiz konuşuyoruz. Hem de dinlemeden konuşuyoruz. Küreselleşmeyi anlatırken sıklıkla dünya pazarlarının bütünleşmesinden söz ediyoruz. Gerçekten dünya bir büyük pazar yeri oldu. Nereden belli derseniz; hepimiz pazarcılar gibi bağrışıp duruyoruz. Kimsenin kimseyi dinlemediği ama herkesin sürekli konuşmaya çalıştığı bu duruma da iletişim diyoruz. Hatta özgür iletişim diyen ‘çılgınlar’ dahi olabiliyor.


Geleneksel kültürümüzün eski zamanlarında fiilen bilip uyguladığımız ama değerini çok sonraları, belki de kaybettikten sonra anladığımız bir kavram iletişimdir. Muhtemelen iletişim, pek çok sorununun çözümü için gerekli olan gizemli anahtar unsurdur. Sözün özü; bir başkası ile ilişki, bir yakınlık kurabilmenin anahtar sözcüğü iletişimdir. Ama insanlar arası iletişim pek de kolay olduğunu söyleyemeyiz. Bakış açıları iletişimi birinci elden etkiler. Örneğin herhangi türden bir ilişkide yarısı dolu bardağın ne zaman dolu, ne zaman boş olduğunu benzer biçimde görmek gerekir. Zor insanlarla iletişim kurmak ise zorun zorudur desek yanılmış olmayız.


Eğer çevremize yalnız kendimizi odak alarak ve kendi ‘yanılmazlığımızı’ mutlaklaştırarak yaklaşırsak daha baştan işler kötü gidiyor demektir. Sadece kendi değerlerimizle kendi taleplerimiz üzerinde yoğunlaşarak bir sağlıklı ilişki ve iletişim kuramayız. Kendimize, ilgilendiğimiz insana ve talep ettiğimiz ilişkiye yansız bakabilmeyi bilmemiz gerekir.


Bir iletişim, daha baştan kendi geleceği hakkında bazı öngörülerin oluşmasına neden olur. Örneğin bir ilişkide talepleriniz, istekleriniz bazen korkular yaratır karşınızdaki insanın sizden uzaklaşmasına neden olur. Böyle bir durumda doğru yaklaşımlar sergilenmezse ilişkinin geleceği korkulara göre yönlenmeye başlar. Gerçekte korkular sağlıksız bir ilişkinin işaretidir. Yakınlığı istemek yetmez; yakınlık için doğru zamanın, uygun koşulların ve doğru iletişim dilinin oluşması vazgeçilmezdir.


Bir ilişkide istemek gibi adil ve insani beklentilerin olmaması da sağlıksızlığın, ümitsizliğin ve geleceksizliğin nedenleri arasında yer alır. Bizden talep edilen ama olmasını istemediğimiz konularda öncelikle açık ve saydam olabilmeliyiz. Cevabı “Hayır” olması gereken bir sorunun cevabı “Hayır” olmalıdır. Açık ve saydam olmadığımızda; karşımızdaki insanın tutum ve davranışlarımızı anlamakta zorluk çekmesi kadar yıpratıcı bir durum olamaz. Eğer bize yöneltilen isteği yerine getirmekte kendimizi yönetip yönetemiyorsak, en azından bu durumu açıklayan bir yaklaşım içinde olmamız gerekir.


Her insan, kendisi ile ilgilenilmesinden hoşlanır. İlgi görmek, kişide kendisine özel bir anlam verildiği duygusunu oluşturur. Beğendiklerimiz, ‘bizim olsun’ isteriz. İlgilendiğimiz insanın da ‘bize ait’ olduğunu hissetmek, çoğumuzun paylaştığı çok olağan bir duygudur. İlgilendiğimiz insan için ‘elde edilme’ duygusu, ilişkinin başlangıç aşamalarında ilginç olabilir. Ama bu yönlü verilen emeğin bir süre sonra sıkıcı ve uzaklaştırıcı olabileceğini de bilmek gerekir. Bazı insanlar kendi üzerlerine fazlaca düşülmesinden hoşlanmazlar, kendileri ile paylaşabildikleri özel zamanları olsun isterler.


Bir iletişim ortamında hoşlanılmayan duygu, karşıdan tehdit içeren mesajlar alındığı hissidir. Pek çok kişi, tehdit iletileri karşısında ya daha tepkisel olurlar ya da ilişki ve iletişim ortamından uzaklaşırlar. Bir iletişim ortamında yalnız kendimiz bulunuyormuş gibi davrandığımızda, bunun olumsuz sonuçlarını da yüklenmiş oluruz.


Özetleyelim. Okuduğum bir kitapta ünlü düşünür Farabi ile ilgili bir anekdot vardı. Farabi’ye sözü uzatanlar konusunda ne yapmak gerektiği sorulduğunda, “Uzun konuşanı, kısa dinlemeli” cevabını verir. Teşbihte hata olmaz, derler; çok konuşanı da az dinlemeli.


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi