Vedat Alp
Dünya Gıda Günü var da gıda hakkının kullanımı yok
‘’Gıda Hakkı’’ en temel insanlık haklarından birisi…
‘’Yaşamı sağlıklı sürdürebilmek için gereken gıda maddelerini tüketebilme hakkı’’ olarak tanımlanabilir.
Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nde de yer alıyor.
Bir başka anlatımla da gıda hakkı, uluslararası hukuk belgelerinde de güvence altına alınmış durumda…
16 Ekim Dünya Gıda Günü…
Peki, uluslararası hukuk belgelerinde de yer alan ‘’gıda hakkı’’ ne durumda…
Bir başka deyişle de insanlar, yaşamlarını sağlıklı sürdürebilmek için gereken gıda maddelerini tüketebiliyor mu?
Soruların yanıtı belli…
Ne yazık ki olumlu değil…
Gıda hakkı ihlal ediliyor.
Hoş en doğal insanlık haklarından ihlal edilmeyen yok ya…
İnsanlık haklarının neredeyse tamamı ihlal ediliyor.
Ne yazık ki, hak ihlali konusunda güzelim ülkemiz en üst sıralarda yer alıyor.
Tarım Platformu Sözcüsü Mehmet Kızılinler, Dünya Gıda Günü’nde acı gerçekleri ortaya koydu.
‘’FAO’nun “Dünya Gıda Güvenliği” raporuna göre; 2023 yılında yaklaşık 733 milyon insan, yani dünya genelinde 11 kişiden biri açlıkla karşı karşıya ve dünya 2030 yılına kadar “sıfır açlık” hedefinden çok uzaktadır. Raporda ayrıca, gıda güvensizliği ve yetersiz beslenmenin, gıda enflasyonu, çatışmalar, iklim değişikliği ve ekonomik gerilemeler gibi faktörlerin bir araya gelmesi nedeniyle daha da kötüleştiği belirtilmektedir.”
Dünyadaki tablo kara…
Türkiye’deki tablo ise daha da kara…
“Ülkemizde insanlarımızın yüzde 22`si yeterli gıdaya ulaşamamakta yüzde 8,5`u ise açlık sınırında yaşamaktadır.’’
İnsanın içini karartan bir tablo…
Elbette ki durduk yere oluşmadı.
Oluşumunu yaratan faktörler var.
En etkili olan da kuşkusuz tarımsal üretime yönelik yanlış politikalar.
Üreten çiftçilerin ‘’el üstünde tutulması’’, desteklenmesi gerekir.
Gereken o da yapılan tam tersi…
Çiftçiler ‘’ürettiklerine bin pişman olacak’’ hale getiriliyor.
Dayanamayanlar da üretimden vazgeçiyor.
Mehmet Kızılinler de bu gerçeği dile getiriyor.
‘’Dünyada gıda fiyatları düşüş gösterirken Türkiye’de artmaya devam etmektedir.
Ülkemizde tarımsal üretim, tarımsal girdiler sorunludur. Yıllardır yetersiz verilen desteklerin; bir de geç ödenmeler ile erimesi, ürün alım fiyatlarını maliyet altında açıklayarak; bitkisel ve hayvansal üretimde bulunan çiftçilerimizin sürekli zarar etmesi, üretmek için borçlanmak zorunda kalan çiftçilerimizin üretim alanlarına ve araçlarına ipotek üzerinden el konulması üretim boyutundaki sorunları artırmaktadır. Kar eden çiftçiler önünü görerek ve gençleşerek üretime devam edebilir, aksi halde üretim maliyetleri nedeniyle arazisini ekmeyen çiftçinin arazisini zorla kiralayarak üretimde arz sorunu çözülemez.’’
Tüketici açısında sorun yalnızca bununla sınırlı değil…
Üretimde olduğu gibi pazarlamada da büyük sorunlar var.
Saymakla bitirilemeyecek kadar çok.
Mehmet Kızılinler onları da kısaca özetliyor.
“Güçlü, özerk üretici ve tüketici kooperatiflerinin olmadığı süreçte, zincir marketlerin tekelci yapısı ya da Hal Yasası tartışmaları arasında tarla ve tezgâh arasında oluşan yüksek fiyat makasında, üretici düşük fiyata ürününü satarken, tüketici ucuz gıdaya erişememekte, sağlıklı ve yeterli beslenememektedir.
Uygulanan ekonomik program nedeniyle alım gücü düşen dar ve sabit gelirli yurttaşlarımız, raflar dolu olsa da yeterince gıdaya ulaşamamaktadır.’’
Bunlar da ülkenin gerçekleri…
Bilinmiyor da değil…
Herkes tarafından çok iyi biliniyor.
Yıllardır tartışılıyor.
Ancak tartışmaktan öte gidilemiyor.
‘’Çözüm’’ yolunda atılmış en küçük bir adım bile yok.
Bundan sonra atılır mı?
Ümitli olmak çok zor…
Gıda Hakkı ihlalleri, bir sonraki Dünya Gıda Günü’nde daha yakıcı boyutlara ulaşır.
Görünen bu da dileriz ki yanılan biz oluruz…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.