
Gürcan Banger
Endüstri 4.0 Çağında Eğitim - 1
Eğitim ve öğretim gibi kavram ve sözcükler, 20’nci yüzyıldan miras kaldı. Bu nedenle geçmişi temsil ediyorlar. Endüstri 4.0 Çağı ise öğrenicinin yetenek, ilgi ve tercihlerini ifade eden “öğrenme” terimi ile kendini tanımlıyor. Bu ve başka Endüstri 4.0 yazılarında “eğitim” sözcüğünü kullansam bile bu sözcüğü yüklenmiş yeni bir anlamıyla “öğrenme” olarak okumak uygun olur.
Farklı bilim dallarının ve teknolojilerin çok hızlı gelişme kaydettiği bir çağı yaşıyoruz. Teknolojik değişim, geleceğin sadece bir yüzünü temsil ediyor. Yeni ve evrimleşen teknolojilere bağlı olarak –ve egemen dünya ekonomik düzeninin itkileriyle– ekonomik ve sosyal yaşam değişime uğruyor. Bir yandan geleneksel meslekler ve iş pozisyonları sahneden çekilirken, bazıları değişime uğruyor. Diğer yandan yenileşen bilim dalları ve teknolojilere dayalı olarak yeni meslekler ve çalışma alanları ortaya çıkıyor. Şu anda bilip öngördüklerimizden farklı olarak hangilerinin oluşacağını ilerleyen yıllarda göreceğiz. Bu yenilikler, pek çok toplumsal kavram, kurum ve kuruluşu etkilerken eğitim anlayış ve yaklaşımlarımızı da dönüştürecek.
Endüstri 4.0, üretim süreçlerinin veri destekli bilimsel yöntemler ve akıllı üretim yapıları ile kontrol edilmesi ile ortaya çıkan yeni Dördüncü Sanayi Devrimine verilen isimdir. İlk sanayi devriminden bu yana dünyaya ilişkin algımız ve yaşam tarzlarımız sürekli değişiyor. 18’inci yüzyılda gerçekleşen Endüstri 1.0, su ve buharla çalışan mekanik üretim ekipmanına dayanıyordu. 19’uncu yüzyılda Endüstri 2.0 ile elektrik enerjisi kullanımıyla iş bölümü ve seri üretime geçildi. İki dünya savaşından sonra Endüstri 3.0’da sınai üretimi daha da otomatikleştirmek için elektronik ve bilgi teknolojilerinin kullanımı gerçekleşti. Yaşamakta olduğumuz Endüstri 4.0 Çağı ise gerçek ve sanal dünya arasındaki sınırı kaldırmak için siber-fiziksel sistemlerin kullanımına dayanıyor. Endüstri 4.0; yeni dünyanın yaşama ve çalışma tarzı olarak sibernetik, robotik, büyük veri, nano teknoloji, yapay zekâ, otomasyon, küresel vatandaşlık, dijitalleşme gibi kavramları yaşamımıza sokuyor.
Bugün eğitim çağında olan çocukların ve genç insanların gelecekte görev alacakları iş alan ve pozisyonları henüz ortaya çıkmadı. 18’inci yüzyılda su-buhar makinesinin icadı ile başlayan dönemde insanlığın yaşam ve çalışma alanlarını tepeden tırnağa değiştiren dört farklı teknoloji-sanayi devrimi yaşadık. Önceki üç devrimin özelliği, her birinde baskın bir teknolojinin var olmasıydı. Dördüncü Sanayi Devrimi’nde (Endüstri 4.0 Çağı’nda) ise çok sayıda yeni veya evrimleşmiş teknolojinin varlığını ve bunların kendi aralarında oluşturdukları sürpriz kombinlere tanık oluyoruz. Bu büyük değişimin etkileri, yeni yaşam tarzları ve çalışma alanları yaratırken, bir yandan da eğitim kurumunu dönüştürecek.
Bu noktada altını çizerek ifade etmeliyim ki, değişim ve dönüşüm sadece konunun teknolojisi, teknikleri ve yöntemlerinden ibaret olmayıp büyük ölçüde eğitimin öznesini, içeriğini, doğrultusunu ve yönünü farklılaştıracak. Endüstri 4.0 Çağı ile birlikte gelen ve öğrenmenin çok boyutlu ve derinlemesine değişmesi gereken bu yeni yaklaşıma –isim çok da önemli olmamakla birlikte– “Eğitim 4.0” diyebiliriz. Bu yeni kurumun farklılığı; öğrenmenin nasıl yapıldığından daha çok, kimin neyi ne için öğreneceği ve öğrenicinin kendisiyle ilgili neleri geliştireceği olmalıdır.
İsimlendirmeye fazlaca takılmadan Eğitim 4.0’ın ne anlama geldiğini sorgulayabiliriz. Eğitim 4.0; –genelde öğreticiden öğrenene doğru tek yönlü– ezber tabanlı sistem yerine dijital teknolojileri kullanan ve kişiselleştirilmiş eğitim yoluyla yeni çağın ihtiyaçlarına cevap veren yeni bir deneyim ve beceri tabanlı eğitim sistemidir. Endüstri 4.0’ın ihtiyaçlarını karşılamak için yeni kuşakların yetiştirilmesini öngören bu sistem, teknoloji, bireysellik ve keşfe dayalı öğrenmeyi ve beceri geliştirmeyi bir araya getiriyor.
Yapılan araştırmalara göre; insanların kendilerinin keşfettikleri ve deneyimledikleri bilgiler ve beceriler, ezberlenmiş değerlere göre daha uzun vadeli kalıcı oluyor. Örneğin oyunlaştırılmış bir eğitim uygulamasında basit bir top oyunu oynayan çocuklar, farkına bile varmadan yerçekimi yasalarını ve açıları öğrenebilirler –eğer gerçekten öğrenmeleri gereken bu ise…
(Devamı var)