Eskişehir Ekonomisi İçin Birkaç Söz Daha...

Eskişehir ekonomisi hakkında son yazdıklarımla ilgili bir noktaya açıklık getirelim. Bir iş yaparken daha baştan planlamazsan, devam ederken önemli göstergeleri ölçmezsen ve bitirdiğini düşündüğün noktada sonuç etki değerlendirmesi yapmazsan, sanki çok emek ve zaman harcayıp çok çalışmışsın gibi gelebilir. “İş” söz konusu olduğunda mesele, bir bina yapmak, bir ekip kurmak veya çok çalışmak değil; sonuç elde etmektir. Beklenen sonuç oluşmuyorsa da eleştirilere muhatap olmak son derece olağandır. İstenen sonuçların ortaya çıkmadığı durumda tartışmamak veya eleştirmemek, sadece başarısız çalışmanın akut hale gelmesine ve adeta ‘onaylanıyor gibi algılanmasına’ neden olur. Eskişehir ekonomisi ve bu konuyla ilgili kuruluşlar eleştiri aldıklarını düşünüyorlarsa konuya bir de bu yönden bakmalılar. Eğer mevcut durumla sonuç alınamıyorsa, sonuç alınmasını sağlayacak yeni ve/veya ek önlemlere başvurulur.


 


öyleyse beklenen sonuç ve gerçekleşmesi gereken hedef nedir? Toplam olarak söylemek gerekirse, Eskişehir’in ulusal hasıla içindeki payının ‘yüzde 1-2 çukurundan’ kurtulması gerekir. Bu, bölgesel ekonominin –doğal olarak sanayi ve ticaretin de– daha yüksek katma değer üretir hale gelmesi anlamını taşır. Bu süreçte sınai ve ticari işletmelerin sürdürülebilir ve büyüyebilir hale gelmesi gerekir. Eğer bunlar ve bağlantılı beklentiler yerine gelmiyorsa, bunların başarılmasında yön göstermesi ve vizyoner kolaylaştırıcı olması gereken kuruluşlar misyonlarını başarı ile gerçekleştirmiyorlar demektir.


 


Bir kentin ekonomisinin yükselişi kendi başlarına ekonomik işletmelerin başarabileceği bir mesele değildir. Keza; işletmeler adına tek bir kamusal, sivil veya özel kuruluş da bu problemin çözücüsü olamaz. Bölgesel kalkınma, kaçınılmaz biçimde bir işbirliği ve ortak çalışma meselesidir.


 


Ortak çalışma deyince, yukarıda sözünü ettiğim vizyonsuz ve hedefsiz emek, zaman ve kaynak harcama tuzağına da düşmemek gerekir. Büyük hedefler ancak tüm bölgesel güçlerin aynı vizyon etrafında toplaşması sonucunda oluşabilir. Her kuruluş kendi bakış açısı ve kendi belirlediği ‘hedefler’ çerçevesinde ‘yol almaya’ çalışırsa, kentsel ekonomiyi istenen noktalara taşıyacak sinerji oluşmaz. Hatta çoğu zaman farklı güçler birbirleri ile çelişip çatıştığı için ortak katma değer üretmek yerine ‘deklare edilmemiş bir işbirliği içinde’ verimsizlik ve kalitesizlik üretirler. ülkemizdeki pek çok il gibi Eskişehir de bu sorunu yaşamaktadır.


 


Ekonomik işletmeler, iç ve dış pazarlarda birbirleri ile rekabet ederler. Bu, mevcut ekonominin doğası gereğidir. Buna karşılık bölgesel ve kentsel ekonomiye düşünsel katkı verecek, yol gösterecek ve kolaylaştırıcılık yapacak kamu nitelikli kuruluşlar birbirleri ile çelişen veya çatışan vizyonlara ve yol haritalarına sahip olamazlar. Kendi başlarına başarılı olmaları, kentin bütünlüğü açısından fazlaca anlam ifade etmez. Kamu niteliğindeki her kuruluş, bir yandan kendi misyonunu gerçekleştirirken aynı zaman bölgesel ve kentsel ortak paydaya olumlu katkılar yapabilmelidir.


 


Bitirmeden işbirliği ve ortak çalışma bağlamında gerçekleştirilecek “kentsel vizyon” konusuna da değinmek yararlı olur. Bu kavram için şöyle kolay bir tanım kullanıyorum: “Kendi farklı noktalarından örneğin üç tane kentli yurttaş bulun ve kendilerine bu kentin ‘nereye gittiğini’ sorun. Eğer bu üç kişi birbirine benzer cevaplar veriyorlarsa, kentin paylaşılmış bir gelişim vizyonu var demektir.


 


Hadi, şimdi bu üç kişiyi bulalım ve kendilerine bölgesel ekonominin, kent sanayisinin, şehir ticaretinin nereye gittiğini soralım. Sizce nasıl cevaplar alabiliriz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi