Gene Ufukta Seçim Var



Toplumumuzu dikkatle incelediğinizde muhtemelen birkaç önemli noktayı siz de kolayca gözleyeceksiniz: Bunlardan bir tanesi; vatandaşın çevresinde olup biteni denetleme konusundaki ataletidir. Onu yönlendiren ve yöneten unsurları denetlemekte ya isteksizdir ya da korkak... Bilir ki; yöneten denetlenmekten hoşlanmaz. Denetlemeyi denediğinde büyük bir ihtimalle vatandaşın başı ağrır. Bugüne kadar giriştiği denetleme faaliyetlerinin pek çoğundan sonuç alamamıştır; bu nedenle sosyal olarak yorgundur.

Vatandaş Şeklen Vardır, Gerçekte ise Yoktur
Vatandaşa değer vermeme, toplum olarak adeta genlerimize kodlanmıştır. Vatandaşa karşı işlenen suçlar konusunda yasa çıkarsanız veya ağır cezalar koysanız, sonuç değişmez. Bu sorun, ağır yürüyen bir değişime mahkûm olmaya devam eder. Zaten vatandaşın hak ve özgürlükleri konusunda devletin kendisi de '–mış' gibi yaptığını iyi bilir. Sözün kısası; vatandaşa hak ve özgürlük vermek, çoğu zaman bir 'dostlar alışverişte görsün' konusudur. 'Sımsıkı ve olağanüstü yönetimlerin' altındaki mantık, zaten her şeyi tek elden ve katılıma yer bırakmadan yönetme tercihidir.

Ankara'da merkezlenmiş devlet, kendini vatandaşın yerine koymayı sever; vatandaşın kendi başına düşünüp özgür faaliyette bulunmasına fırsat bırakmaz. Düşünülecekse devlet düşünür; vatandaşa sadece dinlemek ve uymak düşer. Bu problem, bir tür yumurta-tavuk hikâyesidir. Her biri, diğerini yeniden üretir. Örneğin vatandaş, sistemi denetleyecek süreçlere katılmaz; bu nedenle sistem, vatandaşı dışarıda bırakarak kendi kuralları ile işler. Bir süre sonra sistem, kendini vatandaşın (yani halkın) yerine koymaya başlar. Bu kez de vatandaş, "Ey sistem, sen neden kendini benim yerime koyuyorsun?" demez. Bu hikâye de böyle sürer gider.

Seçime Doğru
Sadece genel ya da yerel seçimlerde değil; pek çok vesile ile çoktan seçmeler yapıyoruz. Ama seçim yaparken kullandığımız kriterleri yeterince gözden geçirip üzerinde düşünüyor muyuz? Herhangi bir adaya oy verirken yaptığımız akıl yürütmelerin yeterince sağlam olduğuna inanıyor muyuz?

Bazılarımız oy kullanmaya bile gitmiyor. Gidenlerden bir kısmı, kendince uygun bir aday olmadığı için 'ehven-i şer' oy kullanmayı tercih ediyor. Çünkü bazı yurttaşlar, seçilenin onun veya ailesinin yaşamını iyileştirecek değişikliklere vesile olacağı inancında değiller. Ülkedeki işsizlik sorununa veya geçim koşullarına bakıldığında, böyle düşünen vatandaşlara hak vermemek elde değil. Hele ki; geçmişte iktidarda olup da, geçmişte vatandaşın sorunlarını çözememiş olanların tekrar talip olmaları karşısında seçmenin kayıtsızlık ifade eden bu davranışına ne diyebiliriz ki?

Yukarıda dile getirdiğim tarzda bir yaklaşım dile getirildiğinde, çok iyi tanıdığımız bir itiraz geliyor. "Ama" deniyor "o zaman ötekiler iktidara gelirler." İşte, bu mantıkla oy verenlerimizin büyük bir bölümü, "Ötekiler gelmesin" diye kötünün iyisi bir seçimde bulunmaya çalışıyorlar. Bizim ihtiyaç ve beklentilerimize uygun davranacak bir seçimde bulunacağımız yerde, ehven-i şer bir seçim yapmaya çalışıyoruz. Bunun da akıllıca bir davranış olduğunu iddia ediyoruz.

Hele Bir Sorgulayın Bakalım
Bizden oy isteyenleri, sorgulayarak ve alıcı bir gözle inceleyin. Onlara oy vermemiz için haklı bir neden bulabilecek misiniz? Geçmişte veya bugün için seçilmiş olanları bir elekten geçirin. İncir çekirdeğini doldurmayan yapay konular üzerinden birbirleri ile her vesile ile çekişmek yerine sizin için, aileniz için, şehrimiz, toplumumuz ve ülkemiz için hangi hayırlı hizmetleri yapmışlar? Ondan önceki dönemle bu dönem arasında ilgilendiğiniz bakış açısından hangi iyileşmeler sağlanmış? Gerçekleştirdiklerini söyledikleri değişiklikler, sizin ihtiyaç ve beklentilerinizle uyuşmakta mıdır? Siyasetin asli görevi vatandaşa hizmet olduğuna göre, aldığınız hizmetlerin sayı ve kalitesinde iyileşme olmuş mudur? Yandaşlığımızı bir an için bir kenara koyabiliyorsak, bu kriterleri göz önüne aldığımızda, gerçekten doğru bir seçim yapacağımıza (yaptığımıza) inanıyor muyuz?


Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi