Buğrahan Doğangil - DUVAR

Buğrahan Doğangil - DUVAR

‘İbrahim içimdeki putları devir!’

“İbrahim,

İçimdeki putları devir

Elindeki baltayla.

Kırılan putların yerine

Yenilerini koyan kim?” dizeleri ile başlayan Asaf Halet Çelebi’nin bence muazzam bir şiiri ile giriş yapmak istedim…

Pek çoğunuzun bildiği üzere, geçtiğimiz pazar günü, Cumhuriyet Halk Partisi’nde, Eskişehir 39. Olağan İl Kongresi heyecanı yaşandı.

Blok liste ile tek aday olarak yarışan mevcut İl Başkanı Talat Yalaz, seçime katılan delegelerin 542 geçerli oyunu alarak yeniden başkan seçildi. Yalaz’ın yönetiminde ise geçmiş döneme göre birkaç değişiklik olduğunu gözlemledik.

İl Başkanı Yalaz’ı tebrik ediyor, tüm yönetime başarılar diliyorum.

Seçimli kongre tek aday ve blok liste olunca salonda seçime yönelik herhangi bir heyecan yoktu. Kongrede yapılan konuşmalar seçim konusunun önüne geçti haliyle.

Yalaz, genel hatlarıyla hükümeti eleştiren bir konuşmaya imza attı. Onun için gayet doğal bir konuşma oldu, beklenen de buydu…

Benimse dikkatimi çeken iki konuşma vardı. Güne damga vuran anlar bu iki konuşmanın satır aralarına gizlenmişti de diyebilirim.

İlk olarak hocaların hocası Yılmaz Büyükerşen’in konuşmasından bahsetmek istiyorum.

Yılmaz Hoca oldukça duygusal bir konuşma yaptı. Büyükerşen, geride bıraktıklarını gözünün önüne getirdiğinde normal olarak duygusallaştı.

Hocanın konuşmasında benim dikkatimi çeken birleştiricilik mesajı oldu. Son derece tecrübeli bir isim olan Büyükerşen CHP’nin bugün birbirine en çok kenetlenmesi gereken zamanlar olduğunu çok iyi biliyor.

Bu nedenle de, “Hayatta olduğunuz sürece, bazı kişilerin yaptığı gibi partinizden uzaklaşmayın. Kendinizi var eden, emeğinizin, tutkunuzun simgesi olan partinizin bir üyesi olarak kalın. Göğsünüz her nefes alıp verdikçe, yakanızdaki altı ok rozetiniz de onunla birlikte inip kalksın, dalgalansın.” cümleleri çok önemli ve değerliydi.

Yılmaz Büyükerşen kongrenin en birleştirici ve cesaret verici konuşmasını yaptı. Elbette CHP birlik olmalı, güçlü olmalı ve iktidara gitmek, ülkeyi yeniden aydınlığa kavuşturmak istiyorsa sağlam durmalı. Ancak parti eleştirilere açık olmalı, herkes beğendiğini beğenmediğini dile getirmeli diye düşünüyorum.

Bunu da pazar günü yalnızca İbrahim Arslan yaptı.

İçimizdeki putları İbrahim kırdı…

Ben açıkçası geçmişte olduğu gibi CHP üyelerinin de söz alabileceği bir genel kurul olsun isterdim. Kısa da olsa herkes konuşabilseydi keşke. CHP’nin demokratik yapısı bunu gerektirir.

Milletvekili Arslan da tıpkı benim gibi düşünüyormuş. Bu nedenle kendisiyle konuşması sırasında bir empati oluşturdum.

Ben kürsüye çıkıp konuşsam ilk söyleyeceğim,

“Burada unvanlarımız önemli değil, önemli olan Atatürk’ün emaneti Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir neferi olabilmek en önemlisi.” minvalinde sözler ederdim.

İbrahim Arslan da buna benzer şeyler söyleyerek sözlerine başladı. Şimdi ben kendisine nasıl katılmayayım?

Herkesin konuşmasına izin verilmesi gereken bir kongre olmalıydı. Bu da çok doğru…

20 binin üzerinde üye sayısına ulaşan bir partinin, iktidara yürüyüşünün nişanesi olan il kongresinde salonun üyeleri almaması gerekirdi. Evet, bu da doğru…

Burada sadece tek aday olması katılımı her zaman düşürür, bu durumu atlamamak lazım. Tek aday ve blok listeli seçim için salonun doluluğu fena değildi.

Cesur olmaları gerektiğinden bahseden Arslan, haksız yere siyasi tutsaklık çeken CHP’li isimlere selam göndermeyi de unutmadı.

Kürsüde bu cümleler kurulurken, bir an yeniden düşündüm. Ben mi konuşuyorum acaba diye? İbrahim Arslan’ın konuşmasını sanki ben hazırlamışım gibi bir tesadüf hali…

Yine, benim de bu yazımda sıkça dile getirdiğim gibi tek adaylı ve blok liste usulü bir seçim olması CHP’nin pek alışık olduğu bir durum değil.

Arslan bu durumu da şöyle eleştirdi,

“İlk defa il kongresinde blok liste kararı aldık. Bir yandan ön seçim olsun savunusunu yaparken öbür yandan blok listelerle adaylarımızı getirmeye kalkarsak demokrasiyle çelişiriz. Milletvekili kanununda da düşüncemi ifade ettim. Cumhuriyet Halk Partisi'nin Cumhurbaşkanı adayını biz üyelerimizle belirlediysek, kurultayımızda genel başkanını da üyeyle belirleme cesaretini göstermeliyiz.”

Arslan’ın konuşmasında dikkatleri çeken bence son detay da yeniden il başkanı seçilen Talat Yalaz’a verdiği ağabey tavsiyeleri oldu.

Arslan, “Talat kardeşime bir ağabey tavsiyesi olsun. Şımarma, bildiğin yoldan şaşma, ilkelerinden ayrılma, böyle devam et. Türkiye siyaseti senin gibi bir siyasetçiyi kazanacak dedi.”

Benim bu cümleden çıkardığım anlam Yılmaz Hocanın sürekli vurguladığı durum ile aslında aynıydı.

Sadece 6 okun yolundan git. Kimsenin dediğine bakma, kimseye aldanma, doğru yoldan ayrılma…

İki farklı açıdan benzer konuşmalar değil mi?

Özetle…

Yılmaz Hoca bir baba gibi birleştirici yönünü ortaya koydu. Arslan da kimsenin söylemediklerini dile getirerek, içimizdeki putları yıkan İbrahim oldu.

Tüm mesajlar elbet kıymetiydi ancak; bu iki konuşma beni etkiledi.

Tekrar Cumhuriyet Halk Partisi’ne yeni yönetim hayırlı olsun diyorum.

Herkese keyifli bir gün diliyorum. Sevgiyle kalın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Buğrahan Doğangil - DUVAR Arşivi