
Gürcan Banger
İnsan kıtlığı
Sanayi ve ticaret işletmelerinde yaptığımız kurumsal danışmanlık çalışmalarında sıklıkla karşılaştığımız şikâyetlerden biri, firmanın istediği şartlara uygun eleman bulunamaması oluyor. Kimi zaman da personelin süreksizliğinden ve iş disiplinsizliğinden şikâyetlerle karşılaşıyorum. Okullaşma oranının yüksekliğine, çok sayıda meslek okulunun bulunmasına ve üniversitelerden mezun olan çok sayıda teknik ve sosyal alanlı genç insana rağmen hâlâ nitelikli eleman bulunamayışının derinlerine inmek lazım. Acaba okullarımızda ve üniversitelerimizde verilen eğitimle iş dünyasının ihtiyaçları çakışmıyor mu?
Yaygın eril kültürün hatırlattığı şekliyle; devlet yönetiminde söz sahibi olan kişiye devlet adamı denir. Bu ifade ile –cinsiyet ayırımı yapmadan; kadın veya erkek– halkın seçilmiş temsilcileri olduğu kadar yüksek düzeyli memurlar da kast edilir. Devletin ortaya çıktığı eski çağlardan beri devlet adamının nitelikleri merak edile gelmiştir. Bu konuda zamanın düşünürleri tarafından çok sayıda kitap yazıldığını biliyoruz.
Aslında nitelikli devlet adamını tanımlama çabası, genel anlamda iyi insanı arama çabasının bir parçasıdır. İyi insan için öne sürülen pek çok özelliğin, nitelikli devlet adamı için de öngörülmesi şaşırtıcı değildir.
İsa’dan önce 411-324 yılları arasında yaşamış düşünür Sinoplu Diogenes (Diyojen) ile ilgili anlatılan ünlü öyküyü hem iyi insan hem de iyi devlet adamı açısından yorumlamak mümkündür. Bilindiği gibi; Diogenes, gündüz zamanı Atina’da sokaklarında elinde yanar haldeki bir fenerle dolaşırken kendisine ne aradığını sorarlar. O da, “Adam arıyorum” diye cevaplar. Ülkemizdeki siyasetin içerik ve düzeyi ile kamu hizmetinin kalitesine bakıldığında; işin sokakta fenerle adam aramak noktasına varma ihtimalini daha iyi kavrıyoruz.
Devlet adamlığı konusunda çağlar boyunca yazılanları hatırlamaya çalıştığımızda; aklımıza gelenlerden biri 1469-1527 yılları arasında yaşamış olan İtalyan siyasetçi Niccolo Machiavelli’nin “Prens” veya “Hükümdar” olarak bilinen kitabıdır. 18’inci yüzyılda Osmanlı devlet düzenini ve iyi devlet adamlığı özelliklerini anlatan bir kitabı da bu çerçevede hatırlatmak isterim. 1714-1717 yılları arasında yazıldığı tahmin edilen “Nesâyih ül-vüzera v’el ümerâ” (Kitab-ı Güldeste) isimli çalışmada (-ki “Devlet Adamına Öğütler” ismiyle yeniden basılmıştır) Defterdar Bakkalzade Sarı Hacı Mehmet Paşa’nın devlet adamlarına yönelik öğütleri yer almaktadır.
Bu arada 11’inci yüzyılda devlet yönetimi ve siyaset konusunda önemli eserlerden biri olan Siyasetname’yi de anmak gerekir. 1018-1092 yılları arasında yaşamış olan Büyük Selçuklu Devleti Nizamülmülk’ün görüşleri ve uygulamalarını anlatan bu eser, kendi türünün önemli örneklerinden biridir.
Geçmişte devlet adamlarının iyileştirilmesine yönelik olarak yazılan çalışmalardan bir diğeri “Bahr’ül-Feva’id (Faydalar Denizi)” adını taşır. 12’nci yüzyılda Halep’te yazıldığı ifade edilen bu kitapta o çağın koşullarına göre iyi devlet adamının sahip olması gereken özelliklerden söz edilmektedir. Kitabın yazılmasından bu yana 900 yıla yakın zaman geçmesine rağmen bazı tespitler hâlâ önemini korumaktadır.
Kitabın önemli öğütlerinden biri, yoksulların ve ihtiyaç sahiplerinin gözetilmesidir. Devlet adamına adaletli olmayı öğütleyen kitap, gelir dağılımında adalet konusunda ipuçları vermektedir. Devlet adamının kendisini halktan biri gibi algılaması, kendi için istemediğini yurttaşlar için de istememesi, uzmanlığa önem verip danışmalarda bulunması ve halka kötü davranılmasına engel olunması kitapta yer alan diğer öğütlerden bazılarıdır.