
Gürcan Banger
İşletmede Problem Çözme Yetkinliği
çağımızın çok yönlü değişim süreci ile birlikte iş ve işletme de farklılaşıyor. çağdaş iş-işletme kültürü pasif altyapıdan bünyesinde insanı barındıran karmaşık bir sisteme dönüşüyor. Günümüze ulaşmış olan yönetim metodoloji, teknik ve araçları ise büyük oranda geçmişin işletmesine hitap ediyor. Geleneksel işletmede problemler prosedürler, yönergeler, talimatlar, organizasyon şemaları ve rol tanımları ile çözülmeye çalışılıyordu.
Kalite, hiç kuşkusuz vazgeçilmezdir. Ama hâlâ ‘övgüyle’ gündemde tutulamaya çalışılan kalite yönetim sistemleri de bu geleneksel anlayışın bir parçasıdır. Günümüzde ise insanın beceri, yetenek ve yetkinlikleriyle iş-işletme süreçlerinden daha etkin rol alması problem kavramının da daha karmaşık bir hal almasına yol açıyor. Günümüz işletmesinde problemleri aşabilmek için hem yeni işletmeyi hem de problem kavramını daha ‘iyi çalışmak’ zorundayız.
üstü nilüferle dolu bir gölün dibini gözlememiş olsam da okuduğum birkaç cümle problem kavramı konusunda değerli bir örnek sergiliyor. Bir gölün üzerinde büyük bir alana yayılmış olan nilüfer yaprakları gerçekte gölün dibindeki birkaç kökten kaynaklanıyor. Bir işletmede de gölün üzerindeki nilüfer yaprak veya çiçekleri kadar problemle karşılaşabiliriz. Bu sorunlar üretim alanından muhasebeye, çalışan performansından satışa kadar pek çok gözlenebilir. Ama sağlam bir sistem analizi yaptığımızda, bu ‘görünür problemlerin’ az sayıdaki gerçek ‘kaynak problemden’ kök bulduğunu fark ederiz.
Dolayısıyla ilgili olduğumuz işletme türü ne olursa olsun işletmedeki görünür ve kaynak problemleri fark edebilmeyi ve görünür problemlere yol açan kaynak problemleri tespit edebilmeyi başarmalıyız. Görünür problemleri gidererek işletmenin daha etkili, verimli ve sürdürülebilir işlemesi sağlanamaz. Yapılması gereken, işletmedeki mevcut ve muhtemel problem kaynaklarını ortadan kaldırmaktır.
İnsan Kaynağı
çağdaş iş-işletme modellerinde ‘teknolojinin önlenemez yükselişine’ rağmen insan kaynağının yeri, değeri ve etkisi artıyor. Bu da problem olgusunun varlığı ve çözümünün insana daha yakın hale geldiğini ima ediyor. Eğer iş-işletme probleminin mevcudiyet ve çözüm olarak insana yakınlaştığına benimsiyorsak, bu durumda işletmenin çalışanlara nasıl baktığımız daha önemli hale gelir.
Geleneksel girişimci ve yönetici, işletmenin çalışanlar hakkında olumsuz bir bakışa sahiptir. Bu bakış açısına göre; insanlar çalışmayı sevmez, her fırsatta işten kaçmanın imkân ve yollarını ararlar. Yaratıcı, yenilikçi ve geliştirici olmak yerine hedef ve talimatlarla önlerine konan, sorumluluk almadıkları, iyi tanımlı operasyonel işleri yapmayı isterler. Kendilerini geliştirmek istemezler. Onlara iş yaptırmak için ya baskı uygulamak ya da ‘şekillendirici’ liderlik ve motivasyon tekniklerini kullanmak gerekir.
Değer yaratma açısından insan odaklı çağdaş iş-işletme modelinin ise insan kaynağına bakışı ise yukarıda özetlediğimden farklı olması beklenir. Bu modelde insanların çalışmayı bir ihtiyaç, ilgi ve haz kaynağı olarak gördükleri kabul edilir. Buna göre çalışanlar, belirlenmesinde kendilerinin etkili oldukları hedefe doğru ilerlemeyi tercih ederler. Uygun çalışma şartlarında sorumluluk almayı kabullenirler. Kendilerinin beceri ve yetenekleri olduğunu fark edip bunları geliştirme yönünde çaba harcalar.
Bu bağlamda çağdaş iş-işletme modelinde girişimci ve yöneticinin insan kaynakları açısından misyonu, çalışanların gelişmeleri ve bu gelişimi işletmeye yansıtmaları için uygun ortam, iklim ve kültürü oluşturmaktır. İşletme yönetiminin insan kaynağına bakışı çağa uygun işletme modeli gereklerine dönüşmedikçe geleneksel yönetim yaklaşımları işletmenin bir bütün olarak ‘problem çözme’ yetkinliği ve performansını yükseltmeyecektir.