Kamusal Entelektüel

Bir zamanlar başka bir konuda araştırma yaparken, Alan Lightman’in ismini “Kamusal Entelektüelin Rolü” olarak çevrilebileceğim bir makalesine rastlamıştım. Lightman, MIT, Harvard gibi üniversitelerde dersler vermiş bir profesör… Altı onursal doktorası var. Türkçede “Einsten’in Düşleri” ve “Yıldızların Zamanı” gibi birkaç kitabı basılmış. Lightman, ABD’li bir fizikçi, romancı, makale yazarı ve sosyal girişimci. Çok sayıda yayınlanmış kitabı var. Özellikle uluslararası ölçekte en çok satanlar arasında yer almış “Einstein’ın Düşleri” isimli kitabıyla tanınıyor. Son olarak 2021’de “Probable Impossibilities: Musings on Beginnings and Endings (Muhtemel İmkânsızlıklar)” isimli bir kitabı yayınlanmış.


 


Yukarıda sözünü ettiğim makalede kamusal entelektüelin seviyeleri hakkında bir bölüm var. Burada Lightman şunları söylüyor: “Şimdi kamusal entelektüel diyerek neyi kast ettiğimi tanımlayayım. Böyle bir kişi, belli bir disiplinde eğitim görmüştür. Bu dilbilim, tarih, iktisat, edebiyat eleştirmenliği olabilir ve yükseköğrenim görmüştür. Bu kişi, kendi akademik / kariyer çevresinin dışına çıkarak büyük izleyici topluluklarının karşısında konuşmaya veya yazmaya karar verirse, bir kamusal entelektüel olmaya başlar.” Küçük bir uyarı yapmak isterim. Burada Lightman, –Batı dünyasını farklılaştırmış olan– eğitimin önemine ve değerine vurgu yapıyor.


 


Lightman, kamusal entelektüel için birbirini izleyen üç aşama belirlemiş. Birinci aşamada kişinin yalnızca kendi disiplini konusunda konuşmasını ve yazmasını ele alıyor. İlk aşama için bilgi alanına hâkim olunması yanında iyi ve temiz bir iletişim diline sahip olunması ve bilgiyi aktarmadaki –anlaşılmayı kolaylaştıran– basitleştiricilik yetkinliğinden söz ediyor.


 


Lightman’in ikinci aşaması, kişinin kendi disiplininin sosyal, kültürel ve siyasal dünya ile ilişkilendirilmesine ilişkin. Örneğin bir kişi fizik, kimya ya da biyoloji alanında uzman olabilir ama bunun diğer toplumsal açılımları konusunda kamuoyu önünde bilgilendirme yapabilir. Dolayısıyla bu tür bir kamusal entelektüel, sadece kendi disiplini ile yetinmez; bu uzmanlığını topluluk önünde konuşarak ya da yazarak sosyal, kültürel ve siyasal yönlerden yeni boyutlara ve yorumlara taşır.


 


Üçüncü aşamada kamual entelktüel, daha seçkin ve zamanını daha iyi kullanması gereken bir kişi haline dönüşüyor. Ligtman, bu kişilere örnek olarak çağdaş feminist düşünceden Gloria Steinheim, küresel ekonomiden Lester Thurow ve diğer tanınmış isimler olan düşünür Noam Chomsky ve Edward Said’i örnekliyor.


 


Makalenin ilerleyen bölümlerinde Lightman’in dikkat çektiği bir nokta var. Uzun yıllar boyu bilim insanlarının genel kamuoyu için yazması veya konuşması bir tabu, bir profesyonel leke olarak anlaşıldığını belirtiyor. Böyle bir çabanın bilim insanı için zaman kaybı olduğunun düşünüldüğünü belirtiyor. 1990’ların sonlarında ise bilim insanları ve uzmanlar tarafından yazılmış popüler kitaplar alanında bir patlama oluştuğundan söz ediyor.


 


Hiç kuşkusuz; Lightman’in sözünü ettiği türden patlamalar genelde gelişmiş ülkelerde oluyor. Gelişmişler dışındakilere baktığımızda; gerek bilimsel çalışma sayısında gerekse genel kamuoyuna yönelik eserlerde bir sayı ve nitelik düşüklüğü kolayca izleniyor. Ülkemiz açısından baktığımızda ise bilim insanı ile uzmanın adeta kendi akademik veya profesyonel hapishanesinin dışına çıkmakta zorlandığını izliyoruz. Fildişi kulenin ne içinden dışına ne de dışarıdan kulenin içine doğru bir iletişim sağlamak mümkün değil.


 


Kamusal entelektüel olma adına televizyon kanallarında yer alan bazı örneklerin ise ancak ‘dedikodu ve kişisel çekişme, hatta karalama kalitesi’ yüksek olabiliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi