Kenti doğru değerlendirmek

Tarihte kentlerin ortaya çıkışı, uygarlıklar açısından önemli bir dönüm noktasına işaret eder. Hatta kentlerin ortaya çıkış zamanlamasına bağlı olarak uygarlıkların öncelik ve sonralık sıralaması yapılabilir. Diğer yandan kentler yaşadığımız çağda bugüne kadar olan en yüksek noktalarına ulaştılar. Gerçekten ülkeleri kentleşme oranlarına ve kentlerdeki yaşam kalitesi endekslerine göre bir sıralamaya tabi tutmak günümüzde önemli bir gelişmişlik göstergesi anlamına geliyor.

Bir kenti iyi bulup bulmamak, sadece o kentteki mekânsal durumla ilgili değildir. Dolayısıyla en yüksek binalara, en düzgün asfalt yollara veya en fazla küresel marka bulundurulmasına göre bir değerlendirme yapmak doğru olmaz. Konuya başka kriterler açısından da bakmak gerekir.

Çağımızda bir kenti gelişmişliğim ön sıralarına taşıyan özelliklerden biri kentin yönetim biçimidir. Bu çağın yetkin yönetim anlayışı, halkın yönetim ve denetim süreçlerine katıldığı yaklaşımdır. Bu tarza etkileşimli yönetim anlamına gelmek üzere yönetişim adı veriliyor. Yönetişimin bir içsel özellik olabilmesi için yurttaşların ve sivil toplum kuruluşlarının bu yönlü gelişmiş olmaları önemlidir. Kuruluşlar açısından buna gelişmiş kapasite diyebiliriz.

Ülkemizde sivil toplum anlayışının yeterince gelişmemiş olmasına da bağlı olarak katılım ve çoğulculuk kavramları doğru anlaşılmamaktadır. Vatandaşların ve sivil kuruluşların görüşlerinin alınması için danışma anlamlı meclislerin varlığı bugünkü ihtiyaçlara cevap vermiyor. Katılımcı demokrasinin daha gelişkin mekanizmalarına ihtiyaç var. Tüm dünyada bu tür mekanizmalar üzerine ciddi teorik ve uygulamalı çalışmalar izliyoruz.

Siyasetin ana görevlerinden biri, topluma ait olan kaynakların dağıtımı ve paylaşılmasıdır. Bugünkü siyasal araçlar, temsil sisteminin sorunları nedeniyle dağıtım ve paylaşım alanlarında sorunlar yaşanmasına neden oluyor. Bir örnek vermek gerekirse; yerel yönetimler tarafından sunulan kaynaklar ve hizmetler, tüm vatandaşlar tarafından eşdeğer oranda erişilebilir değilse, bu takdirde sosyal ve ekonomik kaynakların dağıtım ve paylaşımında sıkıntılar var demektir. Katılımcılığın öne çıkarılmasındaki amaçlardan biri, bu mekanizmanın adil biçimde işleyişi için yeni imkânlar yaratılmasıdır.

Sosyal ve ekonomik yaşam, her geçen an daha karmaşık hale geliyor. Bunda teknolojideki ilerlemeler sayesinde dünyanın küçülüyor olmasının da etkisi var. Dolayısıyla toplumun ve tek tek vatandaşların ihtiyaç ve sorunlarını tespit etmek ve bunlara çözüm olacak proje ve faaliyetleri üretmek zorlaşıyor. Bu nedenle yönetimler halkla daha iç içe olacak yeni katılımcı yaklaşımlar geliştirmek zorundalar.

Bugünkü şartlarda temsili demokrasiyi aşmak kolay değil. Bu model devam ettiği sürece denetim önemli bir fonksiyon olarak devam edecek. Bu nedenle temsil sisteminin gelişmiş denetim mekanizmalarıyla desteklenmesi gerekiyor. Halkın denetiminin sağlanması amacıyla yöntem ve araçlar geliştirilmesi ihtiyacını da önemli buluyorum.

Bitirirken bir noktadan daha söz etmek isterim. Bir kentin iyi veya kaliteli olması sadece göze görünen veya elle tutulan ile ilgili değildir. Bir kent, sorun tespit ve problem çözme yaklaşımları ile de kaliteli marka olabilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi