Kitap Okumak

 


 


Bilişim ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeyle birlikte kâğıda basılı kitaptan elektronik kitaba hızla geçildiği, sanallaşan bir dönemi yaşıyoruz. Ama ülkemizde her yıl basılan yayın sayısı az olmaya devam ederken raflara çıkanların büyük bölümü de kaliteli içerik sıkıntısı çekmeyi sürdürüyor. Sözün kısası okumakla fazlaca ilgili bir toplum olmayışımız kolayca anlaşılıyor. “Neden okumuyoruz?” sorusunu önümüze koyduğumuzda muhtemelen bu durumu açıklamak için çok sayıda gerekçe bulabiliriz. Fiyatların yüksekliğinden vatandaşların kitap için ayıracakları gelir ve zaman yetersizliğine veya zorunlu eğitim ile mevcut aile kültürünün okumayı yeterince teşvik etmeyişine kadar pek çok gerekçe sunulabilir.


 


Diğer yandan bir toplumun sosyal, kültürel ve ekonomik yükselişinin göstergelerinden birisi; bilime, sanata, kültüre, kitaba ve okumaya verdiği önemdir. Bir toplumun bireyleri kitap satın almak için kaynak ayırmaya, halk kütüphanelerini kullanmaya veya yeni okuma kampanyaları geliştirmeye eğilimli değilse, bu toplumun çağa uygun gelişmişlik düzeyini yakalaması da çok zordur.


 


Kitap okuma alışkanlığı, normal olarak çok küçük yaşlarda edinilmesi gereken bir kültürdür. Okulun fonksiyonlarından birisi, bu alışkanlığın kazandırılmasıdır. Ama ne yazık ki, giderek iyi niteliklerini kaybeden eğitim sistemimiz, bu alışkanlığı kazandırmayı başaramıyor.


 


Kitap okumama özelliğimizden biteviye şikâyet etmek yerine “Ne yapılabilir?” sorusuna cevap aramak daha akıllıca olacaktır. Bu amaçla; öncelikle ‘kitap okuma alışkanlığı kazandırmanın’ ciddi bir iş olduğunu kavramak zorundayız. Bu halkın kültürel gelişkinliği açısından il ve ilçelerde kamunun yerel alt birimlerine düşen bir görevdir. Diğer yandan gönüllülerin, sivil toplum kuruluşlarının (STK’ların) kamu ile birlikte çalışabilecekleri projeleri olabilir. Bu projeler, dönemsel olarak özel konuları ele aldığı gibi, daha uzun soluklu sürdürülebilir proje faaliyetleri de gerçekleştirilebilir.


 


Kitap okuma alışkanlığının kazandırılması, sadece bazı yardım kuruluşlarının veya sosyal sorumluluk sahibi firmaların topladıkları kitapları, ‘bizim olan, ama asla gitmediğimiz’ köy okullarına göndermeleri değildir. Okuma alışkanlığı kazandırma, doğru belirlenmiş bir misyon ve vizyon anlayışı yanında gerçekçi bir iş planına sahip olması gereken bir konudur.


 


Bir sorunun çözümü için öncelikle o sorunu yaratan ana kaynakları bilmek gerekir. Kamuoyunun görüş ve yaklaşımlarını belirleyecek anket çalışmalarının yararlı olacağına kuşku yoktur. Diğer yandan bu konu ile ilgili olarak daha önce yapılmış çalışmalar konusunda bir literatür taraması yapılmalıdır. Sonuçta kitap okuma alışkanlığının kazandırılmasına yönelik bir plan oluşturulmalı ve buna uygun faaliyetler geliştirilmelidir.


 


Eğer eğitim - öğretim sistemi, okuma alışkanlığı kazandırmada başarısız oluyorsa, sistemin bu eksik ve zaaflı yanlarını geliştirmeye çalışırken, bir yandan da kamu dışındaki olanaklarla ne yapılabileceğini araştırmak önemlidir. Kanımca kitap okumadaki sorunlarımız, sivil toplumun önemle üzerine düşmesi gereken bir konudur. Kültür, sanat, eğitim ve sosyal yardımlarla ilgili STK’ların proje birliktelikleri oluşturarak çok başarılı kampanyalara imza atabileceklerine eminim. Bu konuda finansal kaynak ve uzmanlık desteği bulmalarının çok da zor olmadığını biliyorum.


 


Yerel düzeyde okuma alışkanlığı kazandırma girişimi, ‘anlayarak hızlı okuma’ gibi başka çalışmalarla da desteklenebilir. Buna bağlı olarak bu tür çalışmaların, yaş gruplarına göre yapılabileceğini de öngörebiliriz. Bazı gruplara okuma alışkanlığı kazandırılırken, başka grupların daha kolay ve hızlı okuma yapmaları konusunda yardımcı çalışmalar (eğitimler) yapılabilir. Eğlencelik yaygın medyanın insanları kültürsüzlüğe ve sabun köpüğü türünde bir yaşama teşvik ettiği bir ortamda ‘insanlara okuma alışkanlığı kazandırmaktan’ daha çok ‘iyilik puanı kazandıran’ bir çalışma ne olabilir ki!


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi