
Buğrahan Doğangil - DUVAR
Körler sağırlar birbirini ağırlar
Malumunuz geçtiğimiz hafta içi, perşembe günü 1 Mayıs'tı.
İşçinin, emekçinin bayramı, emek ve dayanışmanın sembol günü ve halk devriminin simgesi 1 Mayıs'ın anlamı çok büyük.
Öncelikle buradan 1977'de, Taksim'deki kanlı 1 Mayıs'ta yaşamını yitirenleri saygıyla anıyorum.
Sonra gelelim 2025 senesinde Eskişehir'imizde düzenlenen 1 Mayıs törenlerine...
Tören diyorum çünkü 1 Mayıs korteji ile başlayan etkinlikler isyana, devrime, adaletsizliğe, hukuksuzluğa tabiri caizse selam çakacakken bir müsamereye dönüştü.
Yani bugün ülkenin önde gelen siyasileri tutsak edilmişken, aydınları tutsakken, öğrencisi tutsakken, ekonomi yerin dibine girmişken, işçi ölümle yaşam arasında sürünürken 1 Mayıs'ın çok daha tepkili geçeceğini düşünmüştüm.
Ama sabah kortejin ilk anından beri hissettiğim şey sanki 23 Nisan geçidi...
Nerede isyan, nerede özgürlük?
Bu kadar adaletsizliği alkışla, üç beş klişe slogan ile mi sonlandıracağız?
Nerede bizim genlerimizdeki haksızlığa karşı itiraz duygusu, nerede isyan?
Bu eleştirilerim elbette Eskişehir'de olanlara değil sadece, ülkede 1 Mayıs son derece etkisiz bir hal almaya başladı.
Yaşam şartlarına isyan etmek, adaletsizliğe isyan etmek için sokaklara çıkmayı bırakalı çok olmuş biz…
Biz bazı şeyleri çok çabuk unutmuş, sistemin bir numaralı kölesi olmuşuz desem az bile demiş olurum.
Ne yapıyoruz?
Fotoğraf çektiriyoruz, sağa sola görünüyoruz, biz de bak 1 Mayıs'a katıldık diyoruz. Sendikaların il temsilcileri, başkanları, siyasi partilerin il ilçe başkanları, belediye başkanları kim varsa pozunu vermeye geliyor.
Üstüne bir de iki üç kelam anlamı olmayan konuşma eklendi mi değmeyin keyfimize...
Sonra dağılalım evlerimize gidelim, tatilin tadını çıkaralım.
İşçiler bizden kalan pislikleri süpürsün, fabrikada patronun istikbali için mesai yapsın, İmamoğlu, Özdağ hukuksuzca içeride tutulsun, gazeteciler, öğrenciler düşünce özgürlüğü hiçe sayılarak tutsak edilsin biz de Odunpazarı Meydanına yürüyüp kişisel veya kitlesel mastürbasyonumuzu yapalım.
Bu durum bize neyi gösteriyor biliyor musunuz?
Bir ülkede yaratılan baskı ortamının bizi nasıl hiçbir şeye doğru düzgün ses çıkaramaz hale getirdiğini gösteriyor,
Bir de yöneticilerin şovmenlik seviyesine gelen yozlaşmasını gösteriyor.
Öyle megafondan, kürsüden iki slogan atınca emekçinin durumu düzelmiyor...
1 Mayıs'ta özgürce kendilerini ifade etmek için can verenlerden tatlı su solcularının tören gösterilerine evrilen bir önemli gün karşımızda.
İnsan üzülmüyor, kahırlanmıyor değil...
Bu gidişle biz daha böyle her anlamda otokratların kölesi olmaya devam ederiz.
Yaşasın gerçek emekçiler, yaşasın mücadele, yaşasın 1 Mayıs!
Herkese mutlu hafta sonları diliyorum, sevgiyle kalın.