
Gürcan Banger
Mutlu Olmak Zorunda mıyız?
Ne gördüğümüz nerede durduğumuza bağlıdır. Bu, sadece bir fiziksel bakış noktası meselesi değildir. Aynı zamanda bir olayı veya durumu farklı bakış açıları ile ele almamız konusunu da içerir. Herhangi bir meseleyi farkı yaklaşım ve bakış açıları ile ele almak, yorumlamak ve değerlendirmek daha sağlam ve sağlıklı kararlar üretmemize imkân tanır. Böyle bir ihtiyaç, çoğu zaman dış çevre şartlarının karar ve yargılarımız üzerinde etki yaratmasından kaynaklanır. Farklı bakış açıları ve bu bağlamda şekillendirilmiş sorularla çok sıradan görünümlü karar ve yargılarımızın aslında gerçeğin yeterince doğru ifadesi olmadığını ortaya çıkarır. Bir örnek olarak; adeta ezbere bildiğimiz mutluluk konusunda bir egzersiz yapalım.
“Mutlu olmalıyım” ya da “Mutlu olmalıyız” dediğimizde hiç kimse buna itiraz etmez. Üzerinde çok fazla düşünmeden mutluluğun doğal bir insanlık hakkı ve hepimizin mutlu olmaya layık olduğunu düşünür ve sorgulamayız. Diğer yandan başta TV olmak üzere tüm medya organları mutlu olmamız için tavsiye ve önerilerde bulunur. Hangi kolanın içildiğinde bizi mutlu edeceğine dair sayısız reklâm izleriz. Sürüşüyle bizi mutlu edecek otomobil marka ve modelleri vardır. Bebeğimize yedirdiğimiz mama ile veya lüks bir konut sitesinden alacağımız daire ile daha mutlu yaşayabileceğimiz zihnimize fısıldanır. TV dizileri mutluluğun sırrının dünyanın olağan akışının dışında, bambaşka yerlerde olduğuna bizi ikna etmeye çalışır.
Bir de; sosyal medya platformları var. Paylaşılan resim, video veya yazılardan bizim dışımızdaki insanların çok mutlu olduklarını izleriz. Mutlu toplu yemekler, mutlu deniz kıyısı görünümleri, hemen yanı başında mutlu resimler verilen yeni arabalar, bir sevgilin olması zorunluluğunu doğrulayan ve sevgiliyle ne kadar mutlu olunduğunu sergileyen canım-cicim fotoları, albeni renkli ışıkların yanıp söndüğü diskoda dans eden mutlu kişiler, velhasıl mutluluk özçekimleri… Özetle; tüm dünya mutlu olmamızı öneriyor. O zaman mutlu olmamız gerektiğine ‘ikna edilmiş’ bir birey olarak kendi kendimize “Herkes mutlu, mutsuzluk yaşayan bir tek ben miyim?” diye sorma hakkını tanıyoruz.
Şöyle kendimize bir bakalım. Toplumun, ailemizin, işimizin ve devletin bizden beklediği görev ve rolleri başarıyla yerine getiriyoruz. Yaşamımızı bedensel ve zihinsel olarak kendimiz ve ilişkili olduğumuz kişi ve kurumlar adına başarı ile sürdürüyoruz. Bunlarda becerili ve başarılı olmamız, sanki mutluluk için yeterli olmuyor. Demek ki; günümüzde mutluluk, giderek daha farklı bir ihtiyaç olarak konumlanıyor.
Bir birey olarak yaşamanı gerektiren göre ve rolleri yerine getireceksin; ayrıca bir de mutlu olmak için fazladan yapman gerekenler olacak. Dünya ve yaşam öyle bir hale gelmiş ki, adeta mutluluk; yeni bir görev, yeni bir rol, yeni bir kural haline gelmiş. Günümüzde kişisel yaşamını etkili ve verimli performansla sürdürmen yetmiyor; aynı zamanda üstüne üstlük bir de ‘mutluluk rolünü’ başarman gerekiyor. Acaba sosyal medya platformlarında paylaştığımız ‘mutlu özçekimler’ bunu başarı ile gerçekleştirdiğimizi mi ispat etmeye çalışıyor? Bilmem ne marka arabamız, elimizdeki enerji içeceği, sırtımızdaki janjanlı giysi, yüzümüzdeki nedeni belirsiz abartılı gülücük ‘mutluluk başarımızı’ mı yedi düvele sergiliyor?
Öyle anlaşılıyor ki; artık elimizde başarmamız gereken faaliyetlerin yer aldığı iki ayrı liste var. Birincisi, yaşamak için başarmamız gerekenleri; ikincisi ise ‘mutlu olmak’ olmak için yapmamız gerekenleri listeliyor.
Yeni çağın aşırı tüketim dünyasında mutluluk, yeni bir roller, normlar ve kurallar (hatta görevler) manzumesidir. İlginç bir şekilde bu manzume, aynı zamanda yeni bir suçun ortaya çıkmasına da neden oluyor. Bu ilginç suç, kişinin ‘mutlu olmama’ durumudur. ‘Mutlu olmak’ zorundasın. Çünkü çağın kuralları sana mutlu olmanı önce fısıldıyor, sonra emrediyor. Mutlu olmadığında suç işlemiş oluyorsun. Eğer mutlu olamıyorsan, bu durumda ‘mutlu imiş’ gibi yaparak suçtan kurtulmanı sağlayacak önerilere kulak vermelisin. Yemek ye, kola iç, bitkisel ilaç kullan, en iyi arabaya bin, kredi kartıyla para harca, markalı giysi al, kokulu deterjanla yıka, bitki özlü şampuan kullan, taksitli tatile git, lüks daire satın al, çocuğuna sürprizli çikolata yedir, TV’de dizi izle; ama ‘mutlu ol’ ya da bunları yapma ve ‘mutsuzluk hapishanesinde’ tüm ömrünü geçir!