31 Mart yerel seçimlerinin ardından kaybeden taraf belli oldu.

AK Parti bu seçimin asıl kaybedeni olsa da elbette de adayların da payı oldu.

Nebi Hatipoğlu nasıl kaybetti?

Hatipoğlu “yalnız” kaybetti.

Tek başına mücadele vererek kaybetti.

Mücadele ediş şekli tartışılır ama bir çabası vardı, mücadelesi vardı.

Ancak…

AK Parti’nin içerisine dışarıdan gelen bir “yabancı” gibi kaybetti.

Kendisini kabullendiremediği için kaybetti.

AK Parti gibi düşünemediği için kaybetti.

Hızlı karar vererek kaybetti.

Evet, siyaset de fikirler değişebilir, hiçbir şey sabit değildir ancak İYİ Parti’den AK Parti’ye geçişi öyle seri oldu ki, “ikna” edemediği ve “edemeyeceği” için kaybetti.

Hatipoğlu AK Parti’nin adayı olmasına rağmen “AK Partili” olamadığı için kaybetti.

AK Parti içerisinde bölünen taraflar da kendisine yer bulamadığı için de kaybetti.

Ekonomi böylesine çöküntü içerisindeyken, zengin olması bile halkta tepkiye neden oldu.

Belki de zengin olduğu için kaybetti.

İYİ Parti’den milletvekiliyken, AK Partili olduğu söylenen Hatipoğlu aslında “AK Partili” değildi.

Hala da değil.

Teşkilatla bir uyum yakalayamadı.

Hatipoğlu’nu Cumhur ittifakına çeken asıl neden “milliyetçi duygulardı”

Sadece bu sebepten dolayı o ittifakta yer aldığını düşünüyorum.

Milliyetçi duyguları çıkarın, Hatipoğlu’na AK Partili diyemezsiniz.

Hatta MHP’nin adayı gibi davrandı.

MHP’den aldığı destekle yürüdü.

Tercihini MHP’den yana kullansaydı Hatipoğlu hem bu kadar tepki almazdı hem de bu kadar mutsuz olmazdı.

AK Parti içerisinde de aradığı ortamı bulamadığını düşünüyorum.

Teşkilat büyüdükçe sıkıntıları da o derece artar.

AK Parti içerisinde yakalanamayan o uyum da aslında Hatipoğlu’nun AK Partili olmamasından, olamamasından kaynaklanıyor.

Hatipoğlu teşkilat içerisinde kazanacağına en çok inan aday oldu ancak teşkilatın ona inanmamasından dolayı kaybetti.