Okumak ve Gerçeğin Adaleti


Okumak, her zaman bilgeliğin unsurlarından biri oldu. Kâğıt üzerinde veya bilgisayar ekranında; ortam ne olursa olsun daha uzunca bir süre bilgi edinme eylem türlerimizden biri okuma olmaya devam edecek. Başka eylemlerin devreye girmesiyle karmaşıklaşan yaşamımızda okumanın özel bir yeri olmaya devam edecek gibi görünüyor. Eğer bir faaliyet var ise hiç kuşkusuz bunun daha verimli ve etkili yapılması da konuşulmayı sürdürecek. Okumanın da bundan kaçar yanı yok. Giderek artan miktarda enformasyon oluştuğu da dikkate alınırsa daha etkili ve verimli nasıl okuyabiliriz?

Hızlı okuma, daha fazla ve çeşitli bilgi edinme yolunda sahip olmamız gereken ve okuma verimliliğini artırması muhtemel olan önemli beceriler arasında sayılabilir. Gerçekten Bilgi Çağı’nda okumamız ve içinden yararlı olanları ayıklamamız gereken dev yığınlar halinde enformasyon var. Yeni yayın listelerini veya kitapçı raflarını incelediğimizde piyasaya sürülen kitap ve dergi sayısının çığ gibi büyüdüğünü görebiliriz. Kitap okumadığını söyleyen kişiler bile her gün gazeteden İnternet sayfalarına kadar çok fazla materyali okumak durumunda oluyorlar.

Hızlı okuma konusunda yapılan çalışmalar, bu amaçla alınacak eğitim ve danışmanlık sonucunda okuma hızının üç katına kadar artırılabildiğini gösteriyor. Hiç kuşkusuz; hızlı okuma kavramı, aynı zamanda kişinin okuduğunu anlamasını demek oluyor.  Eğer bir kişi üç misli hızla okuyabiliyorsa bu onun birim okuma zamanında üç kat daha fazla okuyabileceğini gösteriyor. Üç kat olarak söylenen hıza ulaşılamasa bile sonuçta anlayarak yapılan hızlı okuma, kişinin yeni edindiği bilgi miktarının artması anlamına gelecektir. Bu da bugünün iş dünyasında kaçınılmaz bir gereklilik olan okuma için harcanan zamanın daha verimli tüketilmesidir. Özetle; kişisel verimliliği artırma yolunda hızlı okuma, elde etmek için emek vermeye değecek bir beceridir.

Canlı yaşamın tüm niteliklerini henüz bilmiyoruz. İnsan dışındaki canlılar üzerine yapılan düşünceler onların algıları ve zihin sistemleri konusunda bazı bilgiler üretse de henüz yeterli değil. Kaldı ki, doğa ve çevresi ile ‘akıllı’ etkileşim yapabilen insan konusunda da bilgilerimizi oldukça yetersiz. Diğer yandan insanın hayal kurma, plan yapma ve geleceği kurgulama konusunda becerileri olduğunu biliyoruz. Bu, (diğer canlıları yeterine tanımadığımızı hatırlayarak da olsa) insanı diğer canlılardan farklı bir konuma yerleştiriyor.

Hayal kurmak ve biraz daha sistematik olup plan yapmak kolaydır. Plan yaptınız diye riske girmezsiniz. Sana dünyanızda planı kurgulayıp yakın veya uzak gelecekte neler olacağını zihninizde bir film gibi hayal edebilirsiniz. Son yıllarda bilişim donanımı ve yazılımı ile sanal görüntüleme teknolojilerindeki gelişmeler bu tür hayal ve planların daha ‘gerçeğe yakın’ şekilde yapılmasına katkı yaptı. Bu nedenle film endüstrisi yanında bilgisayar oyunu hazırlama işi de bir ‘sınai’ sektör haline dönüştü. Eskiden sadece kurmaca roman veya öykü okuyarak hayal ettiklerimiz, artık ekran üzerinde işitsel ve görsel duyularımıza hitap ederek gerçekleşiyor.

Sanallaşmanın şimdiye değin alışık olmadığımız bir hızda ilerliyor olmasının sonuçlarından biri, doğa ve somut yaşam ile olan etkileşimimizin de sanallaşıyor olmasıdır. İnsanın bir bütün olarak doğa ile olan ilişkisi zayıflıyor. Gerçek yaşama yabancılaşmanın, bilgisayar ekranı karşısında sanal hayallerin veya masa başında teorik planların içinde boğulup kalıyoruz. Hayal kurduğunuzda ya da plan yaptığınızda aslında hiçbir şey yapmıyorsunuz. Gerçekler, doğanın ve yaşamın kendisi ile etkileşim haline geçtiğimizde ortaya çıkıyor. Önce hayal etmek, sonra plan yapmak ve geleceğe hazırlanmak önemli ve değerlidir. Ama gerçek futbol oyununda sahada etkili 5 dakikalık gerçek mücadele, saatler boyu masa başında yapılan yorum ve planlardan çok daha etkili ve verimli olabiliyor. Kimi zaman bir işletmede fiilen edinilen bir deneyim, kitaplar dolusu okuma ile sağlanamıyor.

Özetle; hayaller ve planlar her zaman gerçek dünya için yapılıyor. Gerçek dünya deneyimi ve sınaması olmadan tüm sanal hazırlıklar sadece sahilde kumlar üzerindeki yazılar olabiliyor; bir gerçek dalga gelip onların tümünü süpürüyor. Hayali ve planı, gerçeğin adaleti ile sınamak zorundayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi