Olumlu veya Olumsuz Düşünmek

Düşünme tarzımızı özellikle çocukluktan başlayarak şekillendiriyoruz. Aile bireylerinin, anne ve babamızın, okuldaki öğretmenlerin ya da arkadaşlarımızın yarattığı etki düşünme kişiliğimizin oluşmasına etki ediyor. Hiç kuşkusuz; genetik özelliklerimizin veya doğum öncesi sürecinin de bunda katkısı var. Ama dış dünya gerçek anlamda düşünme kişiliğimizin oluşumuna doğrudan katkı yapıyor. çocuk yaştaki yaşam şartlarımız, kendimizi geliştirmek için bulabildiğimiz imkânlar ya da gördüğümüz –veya görmediğimiz– teşvik ve danışmanlık mekanizmaları düşünsel yetkinliğimizi etkiliyor. Yaşam çevremizde var olan kültür adeta düşünme kişiliğimizin oluşacağı sınırları belirliyor; kısıtları oluşturuyor. Sonuçta; olumlu veya olumsuz düşünme kalıbında şekilleniyoruz; kalıbın bizi zorladığı tarzı ediniyoruz.


 


çocukluğunuzu hatırlamaya çalışın. Saygı duyduğunuz babanızın düşünme kişiliğiniz üzerinde yaptığı etkileri geçmiş yılların yığıntısı içinde kazıp çıkarabilirsiniz. Muhtemelen annenizin –belki de hiç hatırlamadığınızı sandığınız– öğütleri ya da önünüze koyduğu kuralları düşünce olarak sizi ‘siz’ yaptı. çok sevdiğiniz bir öğretmen, değer verdiğiniz bir akraba ya da bir arkadaş zihninizde düşünce üreten fabrikanın bir yerlerinde duruyor olmalı. Yaşamında dini inancı ana eksen kabul eden bir ailede yetişip yetişmemeniz ya da kültürel olarak çevrenizde güçlü bir figürün bulunması daha çocuk yaşlarda sizi etkiliyor. özetle; bir sistem içinde yaşayıp o sistemin dışında birisi olmak hiç kolay değil. Biçim almamızda dış dünyanın karşı konulması güç bir ‘mahalle baskısı’ var. Sonuçta; kendi genetik (bedensel, zihinsel vb.) özelliklerimiz, aldığımız her türlü eğitim ve ‘kültürel çevremizin’ etkileri birleştiğinde olumlu veya olumsuz düşünme tarzına sahip bir kişiliğe dönüşüyoruz. Günahlarla, sevaplarla, yasaklarla, ayıplarla, sınırlarla, kısıtlarla ya da kayıtsızlıklarla…


 


Olumsuz Düşünme


Tanıştığımız insanlarla kurduğumuz iletişim sırasında bazı düşüncelerimizin aklımızdan geçtiği ama dilimizin ucundan kopamadığı durumlar vardır. örneğin karşımızdaki kişi “Ben şöyleyim” diyerek kendisiyle ilgili bir övücü nitelik ortaya koyar. Hâlbuki biz o kişinin gerçekten söylediği gibi olmadığını düşünüyor, hatta biliyor olabiliriz. çoğu zaman böyle bir çelişkili durumun arka planında kişinin kendisini iyi tanımayışı yer alır. İnsanın kendisini tanıması, bir başkası hakkında yargılarda bulunmasından çok daha zordur. Olumsuz düşünme kişiliğine sahip bireyler çoğu zaman kendilerini ve başka kişileri doğru değerlendirmede zorluk çekerler. Bu da onları bazı olaylarda zor durumlarda bırakır.


 


Bir olumsuz düşünme kişiliğini tanımanın başka ipuçları da olabilir. örneğin bu tarza sahip kişiler, başarılamayan işler veya bitirilemeyen görevler nedeniyle sürekli bahaneler üretirler, başkalarını suçlarlar. Olumsuz bakış açıları nedeniyle başarısızlığı öngörüp kolayca vazgeçerler. Yarı dolu bardak örneğinde olduğu gibi her zaman olumsuzluklar üzerine odaklanırlar. Kızarlar, alınırlar, kıskanırlar, sızlanırlar, şikâyet ederler, eleştirirler, hatta karalarlar.


 


Olumlu Düşünme


Eğer bir yerde bir problem varsa orada aynı zaman yeni fırsatlar da vardır. Olumlu düşünme kişiliğine sahip bireyler problemleri çözülmesi gereken konular olarak görürler. Sorundan çekinmedikleri gibi cesaretle üzerine gidip planlanmış bir yaklaşımla çözme yolunu ararlar. Genelde tüm görüşlere açık ve saygılıdırlar. Diri halleriyle şimdi buradadırlar. Zihinlerine doluşan olumsuz düşüncelerden sıyrılmayı bilirler. Bunu öğrenmek için kişisel gelişime değer verirler. özür dilemek yerine çözüm bulmaya odaklanırlar. Yokluklardan şikâyet etmek yerine mevcut kaynaklarla yapılabilecek olana yönlenirler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi