Önce insanım sonra gazeteci...

“Önce insanım sonra gazeteci” ismini verdiği bir kitabı var gazeteci Emin Çölaşan’ın…

Hani sürekli de sorgulanır ya…

Bir kazaya denk geldiğini varsayalım. O esnada yaralıyı gördüğün zaman önce ambulansı mı ararsın yoksa fotoğraf makinesini çıkarıp anı mı karelersin?

Benim duygusal yönüm biraz ağırlıkta sanırım, ilk ambulansı arayacak olanlardanım.

İlk fotoğrafı çekecek arkadaşa da yorum yapmam ama meslek bazen soğukkanlı olmayı da gerektiriyor.

Dün İYİ Parti İl Teşkilatı, milletvekili Nebi Hatipoğlu’nun istifa etmesinin ardından olağanüstü şekilde basın toplantısı düzenledi.

Bir soru sordum.

Sorduğum soru tartışma yarattı.

Çok konuşulduğuna da eminim.

Kimisi sorumu “taraflı” buldu, kimisi de “gazetecilik budur, teşkilatı sıkıştırdın” şeklinde beğeni aldı, kimisi de “ne gerek vardı” şeklinde yorumladı.

Neyi mi sordum?

İYİ Parti Büyükşehir Belediye Başkan adayı Melih Aydın’ın da içlerinde olduğu İl Başkanı Serdar Ulucan ve diğer teşkilat üyelerinin gözlerinin içine baka baka, İYİ Parti’nin genel seçimlerde aldığı 85 bin oyu işaret ederek, “İYİ Parti’nin aldığı 85 bin oy AKP’ye gitti. Vicdan azabı duyuyor musunuz?” dedim.

Şaşırdılar.

Haliyle gerildiler.

Beklemiyorlardı.

Ulucan, zaman kazanmak adına espri yaptı, “Siz nerden tespit ediyorsunuz 85 bin oyun AKP’ye gittiğini.

Kuantum olarak mı” diye devam etti.

Kuantum konusuna sonra geleceğim.

Diyorum ya sorumun başında da sorguladığım “Önce insanım, sonra gazeteci” durumu net olarak o esnada tırmanışa geçti bende…

Çünkü İYİ Parti’ye oy atan kişilerden biri olabilirdim.

İYİ Parti’ye güvenen kişilerden biri de olabilirdim.

Onlara “gönüllü” destek veriyor da olabilirdim.

Belki onlardan biri değildim ama onlara inanan bir 85 bin kişinin olduğu da ortada değil mi?

Ortada bir haksızlık varsa da bunun dile getirilmesi gerekmiyor mu?

Bu soruyu onlar soramayacağına göre halk adına ben sordum.

Teşkilatın muhataplarına basın toplantısı esnasında yönelttim.

Çünkü görünen köyün kılavuz istemediği bir ortamda Nebi Hatipoğlu’nu aday göstereceksin, bile bile lades diyeceksin, istifa ettikten sonra doksan derece ters açıyla dönecek, dün körü körüne söylediklerini unutacaksın, “Yok, hakkımızı helal etmiyoruz, yok milletvekilliğinden istifa etmesini bekliyoruz” şeklinde edebiyat yapacaksın.

Kimse kusura bakmasın burada Nebi Hatipoğlu’nun hiçbir suçu yoktur!

Teşkilat içerisindeki boşluğu fark etmiş, durumu değerlendirmiştir.

Suçlu varsa İYİ Parti Eskişehir teşkilatının her bir üyesidir.

Böyle bir ortamda da ağlamaya hakları yoktur.

Kendiniz ettiniz, kendiniz buldunuz.

Öte yandan Melih Aydın’ın sorumun ardından söylediği “Oyları şahsileştirmeye gerek yok. İYİ Parti’nin geçen seçimlerde de görüldüğü gibi 78 bin oyu vardır. Bu oylara ne evren ne kuantum karışamaz” diyerek Hatipoğlu’ndan okları bana çevirdiği, partililerden anlamsız bir alkış aldığı yorumuna da yanıt vereyim.

Bir yazılarımı iyi takip ediyorsun, sevindim.

İkincisi keşke kuantum karışsaydı be!

Şu an İYİ Parti bu halde olmazdı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Özge Zaim Arşivi