Sağlam ve Ayakta Kalmak


 


Salgının baş  rolde olduğu zorlu bir zaman dilimindeyiz. Sağlıklı kalmayı başarmamız gerekiyor. Daralan,  sınırlanan ve kısıtlanan şartlarda mutlu olmayı da başarabilir miyiz? Mutlu olmak, sadece birey olarak kendimize bağlı değil. çevre şartları, büyük ölçüde mutlu olmamızı etkiliyor. Diğer yandan eğer mutluluk bir talih kuşu ise, onu istemeyeni bulmayacaktır. Mutlu olmak için gerekli şartlardan birisi; mutlu olmayı istemek ve bunun için gerekli duyarlılığa, farkındalığa ve bilince sahip olmaktır.


 


Mutluluğu bir matematik formülü gibi tanımlayamayız. Temel ihtiyaçlar sağlanabildikten sonra “Şu girdiler sağlandığında kişi mutlu olur” gibi bir girdi-çıktı bağlantısı yapmak ne kadar doğru olur? Ama dünyanın ilk bin zengini arasında olmak ya da sinema oyuncuları kadar ünlü olmanın, mutluluğu sağlamadığını yaşam öykülerinden biliyoruz. Mutluluk henüz formülünü bulamadığımız, belki de sonsuza kadar gizem olarak kalacak bir şey… Buna karşılık günlük yaşamımızı, küçük fırsatlarla daha yaşanabilir hale getirmemiz mümkün. Yarattığımız her fırsat muhtemelen yaşam sevincimizi artırıcı etki yapacaktır.


 


İnsanın belki de doğumundan ölümüne kadar gerçekten sahip olduğu tek şey kendi yaşamıdır. Bu nedenle insan için önemli sorulardan birisi “Bugün kendin için ne yaptın?” sorusudur. Kendisi gelişemeyen bir ağaç başkaları için ne meyve ne de gölge verebilir.


 


Birey olarak bir topluluğa katıldığınızı düşünelim. Sizin katılımınız topluluk üyeleri tarafından fark edilmeyebilir veya varlığınızla o topluluğa zenginlik ve çeşitlilik katabilirsiniz. Bu değişim, oraya siz katıldığınız için olmaktadır. Bireysel bilgi, deneyim ve birikiminizi katarak o topluluğu zenginleştiriyorsunuz. Eğer kendinizi geliştirme yönünde çabalarınız varsa, bunun sonuçlarını gelişen kişilik ve kimlik olarak alacaksınız. Bu özelliklerinizle topluma, ailenize, iş ortamınıza kattığınız değer de o oranda artacaktır.


 


Hiç kuşkusuz; tembellik de bir haktır. Ama tembellik hakkını dinlenme ve kendinizi (bedeninizi, zihninizi, duygusal dünyanızı) yenileme imkânı olarak görmelisiniz. Tembellik sürekli hale gelmeye başladığında, birey de toplumun asalaklarından bir başkası olmaya başlar. Kendi özel yaşamınızda, asalakların varlığına izin veriyor musunuz?


 


Fedakârlık konusunda pek çok kişiden farklı düşünüyorum. çoğu zaman fedakârlık pasifist bir unsur olarak ele alınır. Kişi, kendi yaşamını başkaları için sınırsız ve kısıtsız şeklide harcar. Hâlbuki bir derenin suyu sonsuz değildir. Kaynak kuruduğunda, dere de akmaz olur. Benzer biçimde fedakârlık olgusunu kişiyi kurutacak hale getirmemek gerekir. Bunu kendi yaşamımız için de böyle algılamalıyız.


 


Fedakârlık, insanın kendi yaşamını (sahip olduğu ilk ve tek şeyi) feda etmesi anlamına gelmez. Asıl olan, yaşamın sürdürülebilirliği çerçevesinde iyi şeyler yapabilmektir. İyiyi yapabilmek için ise önce sağlık gerekir. Kendisi ve çevresi için bir şeyler yapmayı öngören kişinin, öncelikle kendi beden, zihin ve duygu sağlığına özen göstermesi gerekir.


 


İnsanlık tarihini incelediğinizde en fazla istenen olgulardan birisinin güç olduğunu görürüz. Savaşta ve barışta insanlar gücü elde etmek ve ona sahip olmayı sürdürmek için pek çok girişimde bulunmuşlar. Mutluluk veya acının büyük bölümü, gücün kullanımından kaynaklanmış. Mutluluğun kökenine baktığımızda; gücün doğru kullanıldığı durumlarla doğru orantı görmek mümkün oluyor. Gücü arıyor ve istiyorsanız, onu insanlığın hizmetinde ve zenginliğinin artmasında kullanacağınız yol ve yordamları da arıyor ve istiyor olmalısınız.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi