
Gürcan Banger
Sanayinin Emtialaşma Problemi
Yayınlanma:
Yeterli sayı ve çeşitlilikte ürünü olmayan bölgesel ve yerel ekonomilerle KOBİ'lerin kârsızlık ve büyüme sorunları olduğundan söz etmiştim. Büyük oranda makine zamanı ve işçilik satışı üzerine kurulmuş sanayilerde kâr ve büyüme sorunlarına bağlı olarak sürdürülebilirlik sıkıntıları yaşanıyor. Bu nedenle işletmelerin pazar-müşteri ihtiyaç analizi, tasarım, ür-ge ve inovasyon çalışmalarına özel önem vermeleri gerekiyor.
Diğer yandan problem, sadece ürün sahibi olmakla da çözülmüyor. Emtialaşma denilen bir durum, sadece ürün sahibi olanları değil, aynı zamanda makine zamanı ve işçilik satarak ayakta durmaya çalışan "yan / yardımcı sanayi" firmalarını da etkiliyor. Emtialaşmanın sadece ürünü olan işletmeleri değil, başta KOBİ'ler olmak üzere makine zamanı ve işçilik satarak iş yapan "yan / yardımcı sanayi" işletmelerini de olumsuz etkilediğini söyleyip konuya başlayalım.
Mal ve hizmet üretimi konusunda dünyanın her noktasında kıyasıya bir yarış var. Bilginin de hızlı dolaşımı nedeniyle mal ve hizmet üretimi için kullanılan yöntem ve teknikler de aynılaşıyor. Dolayısıyla Güneydoğu Asya'da, Ortadoğu'da, Kuzey Amerika'da ya da Avrupa'da aynı özelliklere sahip benzer kalitelerde ürünleri bulmak mümkün. (Ana sanayiye makine zamanı ve işçilik satarak yaşamayı hedefleyenler de bu tehdit altında.) Ürün benzer olunca geriye sadece fiyatta farklılık yaratma şansı kalıyor. Tüketici açısından fiyat dışında bir farklılaşma imkânının kalmadığı bu duruma "emtialaşma" adı veriliyor.
Neden Emtialaşma?
Emtialaşmanın üretici sanayici açısından önemi, biteviye maliyetleri düşürme zorunluluğu... Maliyetleri, düşen piyasa fiyatlarından daha hızlı düşüremediği durumda ise kârlılık düşmek durumunda kalıyor. Giderek sıfıra yakın kâr oranlarına razı olan işletmeler ise an be an bir kârsızlık bataklığına doğru savruluyorlar. İşletme ve yönetim kültürü konusunda yetkinlikleri olmayan kuruluşların hızla yok olmalarında bu olgu, yüksek etkili bir faktör oluyor.
Dünya ekonomisini gözünüzün önüne getirin. Kürenin hemen hemen her noktasında aynı özellik ve kaliteye sahip ürünler var. Kârlar düşüyor. Düşen kârlara karşı işletmelerin yapabileceği tek şey, daha fazla mal satmak... Bu durum ise pazarın ve müşterinin göreceli değerini artırıyor.
Sürdürülebilirlik İçin
Daha çevik ve yenilikçi olabilen, pazarlama yeteneklerini geliştirmiş ve dış ticarette yetkinleşmiş işletmeler dışında kalıcı olan ve büyüyebilen yok. Ayrıca durum gereği müşteri sadakati de kalmamış. Bu durumda gelen dünya finansal krizi ise açık yaranın üzerine tuz basıyor. Kriz ile birlikte oluşan talep daralması, zaten değerli olan müşteriyi adeta karaborsaya düşürüyor. Sonucu görüyoruz; başta KOBİ'ler olmak üzere işletmelerimiz can derdine düşmüş durumda.
Böyle bir durumda ne yapmak lazım? Hiç kuşkusuz ilk akla gelen, iş ve pazar bulmak oluyor. Basit gibi görünse de; tatmin edilmesi gereken ihtiyaç budur. Ne yazık ki; dünya üretiminin uğradığı dönüşüm nedeniyle fiyat açısından rekabet etmemiz giderek zorlaşıyor. Özellikle iş gücü ve enerji açısından bizden daha avantajlı başka ekonomiler var.
Çözüm?
Fiyat dışında farklılaşma imkânının kalmadığı durumlarda belli başlı iki çözümden söz edebiliriz. Bunlardan birincisi markalaşmak, ikincisi ise inovasyon. Küresel markalar yaratmanın kolay olmadığı ortada. Yurtdışında iş yapan veya başka ülkelere mal satan firmalarımız olmakla birlikte küresel marka olabilen örnek bulmak kolay değil. Kendilerini dünya markası ilan eden bazı kuruluşlarımızın bu iddiaları, ulusal pazar dışında fazla bir anlam ifade etmiyor. Yurt dışında mal satmak ile küresel marka olmak arasında dağlar kadar fark var.
Geriye inovasyon kalıyor. Maliyetleri düşürmekten yeni ürün geliştirmeye, yeni pazarlar bulmaktan daha verimli çalışma yöntem ve tekniklerine kadar işin sırrı yenilikçi olabilmekte. Alışkanlıklarla, geçmişten kalan usullerle ve aile büyüklerimizin işletme kültürü üzerine bize miras bıraktıkları ile Küresel Çağ'da kalıcı olmak, büyümeyi sürdürmek ve geleceği yakalamak mümkün değil.