Şehirlerin Geleceği ve Kentte Çatışma



Tüm dünyada bilimsel, teknolojik ve ekonomik gelişmeler meydana gelirken kent yönetimlerinde fazla değişim ve dönüşüm gözlenmiyor. Yönetim tarzı hâlâ pek çok kent yerleşiminde geleneksel usullerle gerçekleşiyor. Hâlbuki çağın getirdiği yenilik fırsatlarından yararlanmak kadar kentsel sorunların meydan okuyuşuna cevap verebilmek için yeni yönetim yaklaşımlarına ihtiyaç var. Bu yaklaşımın, kentsel aktörlerin tümünü içerecek biçimde, katılımcı özüyle yönetişim olması gerekiyor.

Bütüncül ve Bütünleşik
Geleceğin kentleri sürdürülebilir kentsel gelişimi sağlamak üzere bütüncül bir model ile sağlanmak zorunda. Dolayısıyla çağın kentsel tehditlerine karşı alınacak önlemlerin bütüncül ve tüm unsurları içerecek biçimde bütünleşik olması gerekiyor. Bu gerekliliği, önce mekân öncelikleri ve insan (halk) önceliklerinin uygun biçimde eşlenmesi şeklinde okuyabiliriz. Mekân düzenlemeleri insan ihtiyaçlarına, kentli insanlar için olan çözümler de mekânsal şartlara uygun olmalı. Mekân için üretilen çözümler yeni sosyal ve insani sorunlara, insanlar için geliştirilen çözümler de yeni mekânsal sorunlara yol açmamalı.

Geleceğin kentsel çözümlere ‘insanlara rağmen’ olmamalı. Bu nedenle kent yönetiminden (ve kamusal yatırımlardan) sorumlu resmi yapılar ile kentli yurttaşların toplulukların oluşturduğu enformel topluluklar arasında etkileşim ortamları oluşturulmalı. Büyüyen kentsel sorunlar ve tehditler bunu göğüslemek üzere kamu – sivil toplum katılımlı yönetişim yapıları ile ele alınmalı. Bu amaçla (fonksiyonunu yitirmiş kent ve mahalle meclisleri yerine) katılımcı demokrasi ve katılımcı bütçe modellerinde geliştirilmiş mekanizmalar var. Yenileri de geliştirilebilir.

Kentte çatışma
Kent gibi çok aktörlü sistemlerin en önemli özelliklerinden birisi farklı amaç ve hedefleri olan kesimleri içermesidir. Bu nedenle söz konusu aktörlerin ihtiyaç, istek ve beklentilerinin farklı olması olağan bir durumdur. Buna kent kaynaklarının kısıtlı olması da eklenince bir çatışma halinin ortaya çıkması şaşırtıcı olmaz. Kent büyüdükçe kentli yurttaşların talep ve beklentileri geliştikçe çatışmanın içeriği ve düzeyinde de yükselmeler olabilir. Kentteki potansiyel çıkar çatışmalarının düzeni bozacak noktalara ulaşmaması için kentsel vizyonun paylaşılmasını, rekabet eden amaçların uzlaşmasını ve farklı gelişme modellerinin bağdaştırılmasını sağlayacak yönetişim sistemlerinin geliştirilmesi gerekir.

çatışmayı çözmenin araçları arasında katılım ve işbirliği ilk sıralarda yer alır. Uyumlu mekânsal gelişimin sağlanması ve kentsel kaynakların verimli kullanımı ancak kentsel aktörlerin işbirliği içinde rol almaları ile sağlanabilir.

Bir kentin sahip olabileceği en değerli varlıklardan birisi sosyal sermayedir. Sosyal sermaye; toplumun sahip olduğu normlar, kurallar, ağlar, iletişim ve karşılıklı güven olarak tanımlanır. Bu varlığın durumu kent aktörlerinin birbirlerine karşı güvenini ve birlikte iş yapabilme becerisini gösterir. Sosyal sermaye geliştirilmesi için stratejiler üretilmesi ve planlar yapılıp uygulanması gereken bir konudur. Yeterli sosyal sermaye birikimine sahip olmayan kentlerde katılım ve işbirliği girişimleri başarısız kalır.

Geleceğin kentleri ekonomik, sosyal ve kültürel olarak çok sektörlü olmak zorundadır. Bunu ekonomik olarak okursak belli ama birden fazla sayıda sektörde uzmanlaşmak şeklinde yorumlayabiliriz. Sosyal ve kültürel olarak okuduğumuzda ise kentsel yaşam hakkında çok sayıda, çeşitli ve farklı bakışın üretilmesi olarak söyleyebiliriz. Kent, tek bir aktör tarafından belirlenen ajanda ile yaşayamaz.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi