
Gürcan Banger
Şekilsizleşen Kentler 3
Kentler arası yarışta kent turizmi olgusunun önem verilen bir yeri var. Dolayısıyla konuya tekrar kent turizmi açısından bakalım. Eğer kenti bir turistik ürün karması olarak pazarlayacaksanız; yerli veya yabancı turist, o kente bir başka yerleşime benzediği için değil, aksine diğerlerinden farklı olduğu için gelmeyi tercih edecektir. Bir kenti; adı ne olursa olsun, hangi kıta veya ülkede bulunursa bulunsun bir başka kente benzetmeye çalışmak, değerlendirmek istediğiniz o kentin yerel kimliğini yok etmek anlamına gelir. Aynılaşmış kimliksiz bir kente; hiç kimse ne gelmek, ne de o kentte yaşamak ister. Marka kent veya dünya kenti olmanın yolu, aynılaştırmaktan değil, farklılıkları koruyup, gerekirse yeniden yaratıp geliştirmekten geçmektedir.
Bir kent, nasıl dünya kenti olur? Bir kenti, marka kent yapan nedir? Bazı yerel yöneticiler, bir kentin çağdaşlaşmasını kentte ünlü markaların, görkemli - ışıltılı mağazaların veya dev alışveriş merkezlerinin bulunmasına bağlar. Bu tür yöneticiler, kentin durumundan ve geleceğinden bağımsız olarak, kendilerini küresel markalar aracılığı ile tüketimin azdırıldığı ve alışverişin sanallaştırdığı dünyaya endekslerler. Onlar için yeni bir alışveriş merkezinin açılması, kente yapılan muhteşem bir yatırımdır.
Bir kenti küreselleştiren yaklaşımın, dünyanın belli başlı büyük yerleşimlerinde olan kent mobilyaları olduğuna bağlayanlar da var. Onlar, kendi kentlerine baktıklarında özenilen bir yabancı kenti görmek isterler. Böyle bir yönetim anlayışıyla; genelde ucuz yapım malzemesi ile üretilmiş, taklit kent eşyaları bir anda şehrin her noktasını sarıverir. Böyle düşünen yöneticilerde taklit olandan uzak durma anlayışı pek yerleşmemiştir.
Bir kentin küresel olmasını, kentsel mekânın tasarımı ve kullanımı olarak algılayan anlayışlar da mevcuttur. Bu tür zihniyete sahip yöneticiler, kenti örneğin dev beton yapılarla doldurmaya çalışırlar. Bunların kente yapıştırdıkları yollar, köprüler veya yapılar, adeta Fred’li ve Wilma’lı Taş Devri çizgi filmindeki tarih şaşırtmalı yaşamı hatırlatır. Yapılanların ne yeridir, ne zamanıdır ne de bunlar bir ihtiyacın karşılanmasına hizmet etmektedir.
Küreselleşme adına denenmiş kolaycı anlayışların hepsinin, ortak bir noktası var. Bu anlayışlar, bir kentin özgünlüğünü ve farklılığını yok ediyorlar. İşin ilginci, bunu da gelişme, kentleşme, çağdaşlaşma veya Batı’ya uyum sağlama adına yapıyorlar. Dünyaca ün kazanmış kentlerin tümünün, ancak belli büyüklük sınırları içinde kaldığını ve en önemlisi bu kentlerin, tarihin derinliklerinden gelen yerel özgünlükleri ile farklılıklarını koruduklarını unutuyorlar.
Eğer bugün yaşadığımız kentte kısmen geleneksel özelliklerini kısmen koruyabilmiş bir semt ya da bölge varsa, bu durum varlığını sadece iyi şansa borçludur. Günümüzde kentler arası yarışta önde olmanın ana fikri, yerel kimliklerin ve kültürün korunması ve geliştirilmesidir. Dolayısıyla mevcut olanı yok ederek insanları daha fazla tüketime teşvik eden sanal alışveriş dünyaları oluşturmak yerine; doğal, tarihî ve kültürel değerler gibi yerel özgünlüklerin korunması öne çıkarılmalıdır. Yeni kentsel mekân ve fonksiyon tasarımları, kentin tarihten gelen özgünlüğünü koruyarak ve bunları öne çıkararak gerçekleştirilmelidir.
Beypazarı, Safranbolu, Odunpazarı gibi yerleşim bölgelerini gezdiğimde ve yüzümü ardından çağdaş dediğimiz kente döndüğümde her zaman aklımda bazı sorular beliriveriyor. İstanbul, Ankara, Bursa veya Eskişehir; yaşadığımız kentler ne kadar da çok birbirine benzemeye başladı. Bir kenti farklılaştıran nedir ki; bunu örneğin geleneksel semtte duyumsayabildiğim halde her geçen gün kentin “her yere benzeyen” caddelerinde daha az bulabiliyorum.
Apartmanlar arasından görebildiğimiz bir parça gökyüzü, toprak kokusunu duyurmayan yağmur ve –bu yıl yüzünü görememekle birlikte– bileşimi giderek bilinemezleşen kar, artık kentleri birbirinden ayırabilmemizi engelliyor. Kentin adı ne olursa olsun binalar hep aynı... Biraz fark varsa bile onu da tabelalar, reklâm panoları, elektrik direkleri ve enerji hatları ortadan kaldırıp aynılaştırıyor. Her kent, gün be gün aynılaşmış kimliksizliğe doğru ilerliyor.