
Gürcan Banger
Sivil Toplum Projesi ve Katılım
Covid-19 salgını nedeniyle sosyal hareketlilik açısından daralmış bir dönemi yaşıyoruz. Salgın öncesinde olduğu gibi; iç ve dış mekânlarda sosyal faaliyetler yapılmıyor. Sivil toplum çalışmaları da son derece daralmış halde… Bu sıralar geçmişin ‘faaliyetşörleri’ sosyal medyada veya çevrimiçi platformlarda ‘çene çalarak’ idare ediyorlar. Hatta bu sanal faaliyetler öyle yaygınlaştı ki, neredeyse alışkanlık haline gelecek.
Diğer yandan geçmişin ‘faaliyet hastalıkları’ var olmaya devam ediyor. Bunlardan önemli bulduğum iki tanesi, katılım zafiyeti ile sonuç etki değerlendirmesinin yapılmayışıdır. Sivil ve sosyal faaliyetlerin özü, katılımcı olmasıdır. Ayrıca yapılan faaliyetin ilgili kesimlere nasıl yansıdığını öğrenmek ve faaliyet sürecini iyileştirmek için de yapılan etkinliğin sonucunu ölçmek ve değerlendirmek gerekir.
Bir proje, zaman olarak sıralanmış bazı faaliyetleri içerir. Bir başlangıcı ve bir sonu vardır. Finans, zaman ve insan gibi kaynaklar gerektirir. Bir amaca ulaşmayı öngörür. Kabaca bu özellikleri sağlayan her şeye bir proje olarak bakabiliriz.
Eğer bir projenin tasarlanması, yönetilmesi, yürütülmesi devlet ve kamu kuruluşları dışında doğrudan yurttaşlar tarafından gerçekleştiriliyorsa buna bir “sivil proje” diyebiliriz. Bir bakanlık veya ilgili birimi tarafından gerçekleştirilen bir proje sivil olarak nitelenemez. Yine yerel yönetimler (örneğin belediyeler) tarafından tasarlanan, yönetilen ve yürütülen projeler de sivil kabul edilemez. Bir başka deyişle bir projenin hedefinde yurttaşların olması ya da o projenin nesnelerinin insanlar olması söz konusu projeyi sivil yapmaz. Bir projenin sivil niteliği, ancak (kamu desteği anlaşılabilmekte birlikte) o projenin fiili yürütümünün gönüllü ve sivil yurttaşlar tarafından yapılıyor olması ile gerçeklik kazanır.
Uygulamaları görülmüş veya tartışılmış (ana hatlarıyla) bazı sivil proje konuları sıralayabilirim örnek olması açısından: Yoksullukla mücadele, kadın bilincinin artırılması, emeklilerin sosyal yaşama katılımlarının ve katkılarının sağlanması, el sanatlarının geliştirilmesi, atık ve çöp problemlerinin çözümü, yerel turizm potansiyelinin değerlendirilmesi, doğal yaşamın korunması, kültür varlıklarının tanıtılması ve korunması, meslek edindirme çalışmaları, yerel sporun geliştirilmesi, bazı hastalıkların tanınması ve bunlarla mücadele... Bu örnekleri kolaylıkla çoğaltabiliriz.
İster devlet veya yerel yönetimler tarafından halka yönelik olarak geliştirilen bir proje olsun, isterse doğrudan yurttaşlar tarafından yürütülen bir sivil proje olsun; projenin sosyal başarısının yolu katılımdan geçmektedir. Halkın doğrudan katılımından...
Zaten proje ile elde edilmek istenen başarıda süreklilik sağlanmasının garantisi de halkın katılımıdır. Özellikle karar verme süreçlerinde yurttaşların etkili biçimde yer almaları projenin sürekli başarısının (başarının sürekliliğinin) ön koşulları arasında sayılır. Bir proje ne denli ‘parlak’ olursa olsun, sivil halk tarafından benimsenmediği sürece beklenen sinerjiyi yaratamayacaktır.
Bir sivil veya sosyal hedefleri olan projenin sürdürülebilir olabilmesi için, yurttaşlar tarafından tanımlanmış sorunlar ve isteklerle uygunluk halinde olmalıdır. Ayrıca yurttaşlar tarafından inanç ve güvenle benimsenmiş bir yönetim ve karar mekanizması olmalıdır. Yurttaşları fiilen içinde barındıran –bir başka deyişle halkın doğrudan katılımını sağlamış– bir sivil projenin yüksek güven oranı, işte bu özellikten kaynaklanmaktadır. Öz olarak; yurttaşlar fiilen içinde yer aldıkları projelere daha çok inanır ve güvenirler.
Sivillik, halkın katılımı, doğrudan demokrasi gibi kavramlarla pek de iyi tanıştığımız söylenemez. Aynı biçimde bu kavramların geleneğimizde de yer aldığını söyleyemeyiz. Eğer bir mahallenin sakinlerini bir meydanda toplar ve sorunlar hakkında sohbet ederseniz; bu olay, ne katılım sayılır ne de doğrudan demokrasi… Sadece insanlara bir muhabbet anında görüş ve duygularını sormuş olursunuz.
Eğer aradığınız gerçek anlamda doğrudan demokrasi ve katılım ise anahtar kavramları yukarıda sıraladım. Bugün kısıtlı yaşam şartları var. Ama sonsuza kadar sürmeyecek. Daha dikkatli ama daha sosyal yaşayacağımız günler olacak. Şimdi bir sivil proje kurgulayın, katılımcı halkı bu proje süreçleri hakkında eğitin ve bırakın kalanını kendileri yapsınlar... Özetle; ihtiyacımız olan budur. Yarına bugünden hazırlanmak lazım…