
Gürcan Banger
Sivil Toplum ve Odalar
Toplum felsefesi, yönetim erki ile ilişkilerine bakarak toplumu bazı kategorilere ayırır. Bunların bir tanesi devleti ve yönetim için mücadele eden partileri içine alan siyasal toplumdur. Bir diğeri, kazanç elde etmek üzerine kurulmuş (firmalar, işletmeler vb. gibi) yapıları barındıran ekonomik toplum olarak isimlendirilir. üçüncüsü ise siyasal veya ekonomik bir çıkar beklentisi içinde olmayan, halkın sivil örgütlenmeleri olan dernek, vakıf vb. kuruluşlardır.
Sivil Toplum
Sivil toplum kuruluşlarında örgütlenen kişiler toplumun bütününü ilgilendiren konularla ve kendi örgütlenme amaçlarına uygun faaliyetlerle uğraşırlar. Kısaca STK olarak anılan bu kuruluşlara üyelik gönüllüdür. Yönetimler bağımsız seçimlerle belirlenir. Devletten yardım almadan kendi oluşturdukları kaynaklarla faaliyet gösterirler. Toplumsal iyiden yana hedefler yanında kendi üyelerinin insani gelişimi için uğraşırlar.
Eğer sosyal ve sivil sorumluluk duyan bir gönüllü iseniz, kendi ilgi alanınıza uygun düşen bir sivil toplum kuruluşuna katılır, boş zamanlarınızı değerlendirmeye çalışırsınız. çoğu zaman bir dernekte üye veya gönüllü olarak çalışmak için bir ön hazırlık yapmanıza gerek yoktur. İyi niyet ve gönüllülük yeterlidir. çalışmalar içinde gerekli eğitimi ve oryantasyonu alma fırsatı bulursunuz. Hele kurumsal yönden gelişmiş bir sivil toplum kuruluşuna katılırsanız, öğrenme süreciniz çok daha sağlam ve hızlı olur.
Sivil toplum alanındaki bazı gelişmeleri hayli can sıkıcı buluyorum. Zaman zaman dile getirdiğim gibi bu alanın kendisine özgü bazı sorunları var. Ama tehlikenin ve tehdidin büyüğü, toplumun bu bölümünün dışından geliyor. Siyasetin sivil toplum alanını sömürgeleştirme çabası, yükselen siyasi tansiyon ile birlikte her geçen gün biraz daha ortaya çıkıyor. Her siyasal parti ve oluşum ‘kendi sivil toplumunu’ (‘kendi yandaş sivil toplumunu’) oluşturmak için umarsız bir gayret içinde… Demokrasinin sivil toplumun vazgeçilmezi olduğunu düşündüğümüzde; bu tür kuruluşları, demokratik olarak nitelemek neredeyse imkânsız…
Odalar
Dernek, vakıf vb. türde sivil kuruluş yanında bir de sanayici, tüccar, esnaf, mühendis, doktor, hukukçu vb. gibi meslek dallarının örgütlendiği odalar var. Söz konusu odalar devlet tarafından yasalarla kurulmuştur. Mesleği icra etmek için bu odalardan birine üye olmak gerekir. üyelik gönüllü değildir. Yöneticileri üyeler tarafından seçimle belirlenmekle birlikte odalar gerçek anlamda sivil toplum kuruluşu sayılmazlar. Odaları sivil toplum dışında bırakan bu tespitteki ana fikir, devletin bir uzantısı olarak kurulmuş olmaları ve üyelerinin ekonomik haklarını korumaya odaklı olmalarıdır.
ülkemizde pek çok dönemde toplumsal örgütlenme yasayla veya uygulamalarla kısıtlanmış ve/veya sınırlanmış halde kalmıştır. Bu nedenle –büyük ölçüde yönetimlerinin düşünsel yapısına bağlı olarak– odalar devletin organları olmaktan daha çok, STK’lar gibi davranma yönelimi içine girmiştir. Yapısal olarak STK olmayan odalar, haklı nedenlerle faaliyet olarak STK gibi davranmışlardır. Bu nedenle de siyasal iktidarla pek çok konuda çatışmaları olduğunu biliriz.
Diğer yandan yukarıda sözünü ettiğim ‘iktidarın sivil alanı siyaseten sömürgeleştirme’ isteği, bu süreçten odaların da etkilenmesine neden oluyor. Bazı odalar iktidara yakın olan veya iktidara ‘sevimli görünmeye’ çalışan yönetimleriyle siyasal sömürgeleştirmeye kolaylık zemin hazırlıyorlar. Böyle bir durumda odaların toplumsal iyiden ve kamusal haklardan yana olan ve sivil dayanışmayı gerektiren özellikleri ortadan kalkıyor. Bazı oda yöneticileri, merkezi veya yerel iktidarların toplumun veya yaşam çevresinin zararına olabilecek projelerine veya uygulamalarına tam veya ‘yarım ağızla’ destek verebiliyorlar. Bunu yaparken de kendi üyelerinin haklarını ve çıkarlarını savunuyor gibi bir hava yaratmaları ise tek kelimeyle ‘komik’ oluyor. örneklerini görmek isterseniz yaygın ve yerel medya manşetlerine ve haber kuşaklarına göz atmanızı öneririm.