SOĞAN EDEBİYATI…

SOĞAN EDEBİYATI…

Fakirin yemeğiydi eskiden kuru soğan…

Kuru ekmek ve soğan yer, doyururdu karnını!

Soğan edebiyatı değil bu!

Yoksa yoktur işte…

Hatta fakirliğin resmini çiz deseler, “Kuru soğanın yanına ekmeği” koyarız…

Başkası yakışmaz!

Vatandaşın kendini idare ettiği ne varsa, göze gelir ya!

Geldi vallahi!

Kuru soğan çekildi ekmeğin yanından!

Bıraktı öyle kendi halinde yapayalnız!

Çünkü oldu mu kilosu 30 lira!

Soğan artık soyarken değil, alırken ağlatıyor!

Bak, bu yaptığım soğan edebiyatı!

Yaptıranlar utansın!

Hatırlıyor musunuz?

İktidar milletvekillerinden biri çıkmış: “Gerekirse soğan ekmek yeriz, yine de teslim olmayız” demişti!

Halkın soğan ekmek yiyecek gücü de kalmadı!

Aç kalmalarını teklif edecekse, açtan hali nicedir zaten…

Bu kadar lafın üzerine!

Fakirin yemeği soğan çorbasının tarifini versem de olmaz…

Lükse kaçar.

Yanına havuçla, patatesi eklese ultra lükse kaçar, birinin kulağına gider de mahcup olur belki…

Yiyen var, yiyemeyen var!

Gözlerimizi yaşarttı soğan…

Hem alırken, hem soyarken ağlıyoruz.

Dilimizde de Müslüm Baba’nın şarkısı isyan ediyoruz:

“Dertleri içine içine sığmayan onlar
Hayatta ümidi kalmayan onlar
Sürüne sürüne yaşayan onlar
Yakarsa dünyayı garipler yakar!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Özge Zaim Arşivi