Sorun Kaynağı Olarak Kent

Yaşadığımız çağda olup bitenler, alışageldiğimiz pek çok kavram ve kurumu da gözden geçirmemiz gerektiğini zorunlu kılıyor. Küresel ısınma, iklim değişikliği, bir yandan aşırı yağışlar ve seller diğer yandan kuraklık ve susuzluk, orman yangınları, Covid-19 benzeri salgınlar, yoksulluk, dünyanın her noktasında oluşan sosyal göçler bu tespiti doğrular nitelikte… İnsanların toplu olarak yoğunlaştıkları kentler ve rantçı kentleşme de artık bir sorun ve sorun kaynağı olarak ortaya çıkıyor. Kenti ve alışılagelmiş, geleneksel kentleşmeyi de yeniden düşünmek orundayız.


 


Bir kentin vizyonu, o yerleşimin tüm unsurlarıyla birlikte ne olmak istediğinin anlatımıdır. Bir kentte yaşayan insanlar gelecekte nasıl bir ortamda yaşamak istediklerini hayal edebiliyorlarsa; o kentin vizyonunun mevcudiyetinden söz edebiliriz. Kentin vizyonu, yerel yöneticilerin hayallerindeki macera arayışları değildir; aksine halkın katılımı ile üretilmiş ve paylaşılan bir gelecek tasarımıdır.


 


Kentler belli dönemlerde yavaş tempolu bir gelişme gösterirler. Özellikle çekim merkezi haline dönüşmedikleri ve geleneksel özelliklerinin henüz kaybolmadığı dönemlerde bir kentin yarınının nasıl olacağını kestirmek kolaydır. Böyle durumlarda kriz niteliğinde sorunlar pek az olur. Sorunları görmek ve önlemek kolaydır.


 


Ama kentin yapısı, örgütlenmesi ve kentsel yaşam karmaşıklaşmaya başladığında (bir başka deyişle kentin sorunları ölçek değiştirdiğinde), işler bir hayli zorlaşır. Bu durumda kent için oluşturulmuş vizyonun yardımı ile stratejilere, planlara ve bütçelere yönelmek gerekir.


 


Gerek bir kentin vizyonunun oluşturulmasında, gerekse sonraki planlama, uygulama ve denetleme süreçlerinde ihtiyaç olan en önemli unsur bir veri yapısıdır. Kent hakkında bilgilenmeyi sağlayacak bir bilgi altyapısı olmadan kentin mevcut durumu üzerine analiz yapmak ve gelecek öngörülerinde bulunmak mümkün olmaz. Kendini bilgi temelinde yapılandırmayan ‘tekil ve ayrık’ plan ve projelerin başarılı olmasını da beklememek gerekir. Bir projenin kentin geleceğine hizmet etmesi için öncelikle kendi hedef ve kaynaklarını, kentin vizyonu ve gelişim planları içinde bulması ve uyumlulaştırması şarttır.


 


Yaşadığımız kentin sağlıklı bir geleceğe doğru ilerleyip ilerlemediği konusunda yargılarda bulunmak istersek, bakmamız gereken bazı kentsel göstergeler vardır. Örneğin kentin ekonomik ortalama hızını bilmeliyiz. Yıllık bir eksende kentteki ekonomik sektörlerin gelişim ve değişimini izlememiz gerekir. Eğer bu izlemeyi yapamazsak, kentin ekonomisi üzerine yargılarda bulunmamız, öngörüler geliştirmemiz ve sürdürülebilirliği olan planlar yapmamız mümkün olmaz.


 


Bir kentin geleceğe doğru gelişimi izlenirken, mutlaka göz önünde tutulması gereken bir diğer gösterge grubu, nüfus ile ilgili olanlardır. Nüfusun yaş ve cinsiyet dağılımları ile nüfus artışı, doğurganlık ve göç alma-verme oranlarının dikkatle izlenmesi gerekir. Bir kentin demografisinin izlenmemesi, gelecekte ortaya çıkabilecek pek çok ekonomik, sosyal, kültürel sorunlarla güvenlik problemlerinin zamanında gözlenip önlenememesi anlamına gelir.


 


Bir kenti mercek altına alırken göz önünde bulundurmamız gereken başka göstergeler de var. Örneğin bunlar arasında eğitim düzeyi, teknoloji kullanımı ve altyapısı, ulaşım gibi alanlara ilişkin kentsel göstergeleri sayabilirim. Ama kentin izlenmesinde özellikle başka önemli değerler öne çıkarmak gerekir.


 


Örneğin gelir bunlardan bir tanesi… Kentin yıllık hâsılası, içeriden ve dışarıdan sağladığı getiri, kişi başına düşen ortalama gelir, gelirin katmanlar arasında dağılımı, gelir adaleti göstergeleri önemlidir. Gene kentte yaşayan insanların yönelimlerini, yaşam tercihlerini, tercihlerdeki farklılaşmanın sınırlarını ve boyutlarını da bilmek gerekir. Küresel Çağda bir kenti, kapalı köy ekonomisi olarak düşünemeyiz. Bu nedenle kentin ekonomiden kültüre kadar ne denli dışa açık olduğu ve dış iletişim becerilerinde yetkinliğe sahip olduğunu da bilmek gerekir.


 


Özetle; şunu söylemek isterim. Küresel Çağ, tercihlerini kentlerden yana koyuyor. Bu nedenle kentler hızla değişiyor. Kentleri inceleme, tasarlama, planlama ve bütçeleme yaklaşımlarımızı da bu hıza ve değişime uyumlulaştırmamız gerekiyor. Artık kentin kendisi de bir sorundur ve sorun kaynağıdır.


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi