
Gürcan Banger
Sürdürülebilir İlişkiler
Sinemada duygusal ve zihinsel geri dönüşler (flashback) ilginç bir teknik olarak kullanılır. Gerçek yaşamımızda da bazı zamanlarda geriye döner ve olup biteni gözden geçiririz. Zihin gözümüzün odağı, bazen yaşadığımız bir olay olur, kimi zaman da yaşantımızda yer alan bir varlık… Çoğu zaman gözden geçirme ihtiyacının nedeni, kafamızda bazı soruların cevaplanmasıdır. Soruların toplamına baktığımızda; kendimizi, yaşamımızı ve çevremizi bir sorgulama süreci ile karşı karşıya kaldığımızı görürüz.
Sorgulama, arkadaşlıklarımız için de geçerlidir. Çoğu zaman arkadaşlığın ilk oluşmasında –anlık izlenimler dışında– ciddi kriterler kullanmadığımız için karşımızdaki insanın özelliklerine fazlaca dikkatimizi çekmeyebilir. Hele ki; o insanda bizi cezbeden ilginç bir yan varsa; duygusal ve düşünsel bakışımız, yeterli keskinlikte görme özelliğini yitirir. Karşımızdaki insanın beğendiğimiz yönü, bizde bir körlük yaratır ve diğer niteliklerini görmez ve bir bütün olarak kavrayamaz hale geliriz. Kafamızda soru işaretleri oluştuğunda ise bir arkadaşlığı sorgulamanın zamanı gelmiş demektir.
Bir arkadaşlık, öncelikle doğruluk üzerine kurulmalıdır. İki arkadaşın, aralarındaki ilişkinin derinliğine göre birbirlerine aktarmadıkları bazı konular olabilir ama karşılıklı paylaştıklarının doğru ve gerçek olması gerekir. Yalan ve sahtecilik üzerine kurulu bir arkadaşlığın sürdürülebilirliği kuşkuludur.
Doğruluk ve gerçeklik, içinde saydamlık ve içtenliği de barındırır. Eğer iki arkadaş arasındaki bazı konular, bir sis içinde kalıyorsa bu, karşılıklı güvene zarar veren riskli bir durum oluşturur. İzlenebilir olmayan bir ortamda kişiler, olayları kendi bilgi ve deneyimlerine göre kavrarlar. Bu da arkadaşların aynı konu üzerinde farklı algılar edinmeleri tehlikesini içinde taşır. Böylece aynı biçimde düşündüklerini sanan –ama gerçekte farklı algıları olan– iki insanın yolları, geleceğe doğru büyüyerek açılan bir açı oluşturur; gelecekte bir gün nasıl olupta bu denli ayrı düştüklerini kavramakta zorluk çekerler.
İçi gerçek anlamda dolu olan doğruluk, saydamlık ve içtenlik bir ilişkiyi kolaylaştırır. İnsanlar, sürekli olarak birbirlerine yalan söylemek, gizlemek veya olayları değiştirmek için çaba sarf etmek zorunda kalmazlar. Diğer yandan doğruluğun önündeki engellerden birisi, karşı tarafın bir gerçeği nasıl karşılayacağı konusunda emin olunamamasıdır.
Bazı insanlar, çabuk sinirlenir; bazıları kolayca kırılır. Bunu fark eden bir arkadaş, bir kırgınlık yaratmamak için susmayı veya gerçek dışı davranmayı tercih edebilir. Dolayısıyla iyi bir arkadaşlık için öncelikle iki tarafın da iyi niyetli olması gerekir. Bazı durumlarda iletişim ve karşılıklı anlaşmaya ilişkin sorunlar, birlikte bir ortak dil yaratılması çabası ile çözülebilir. Her gerçeği, kendi farklı bilgi ve görgü ve deneyimleri ile anlayan insanların anlaşması hiç kolay değildir.
Pek çok insan, yaşama tek yönlü bakar. Yaşamda siyahların ve beyazların birlikte bulunmasının, yaşamın olağan özelliklerinden birisi olduğunu gözden kaçırır. Böyle insanlar, yaşamlarında daima iyi şeyler olsun isterler. Yaşadıkları olumsuzlukları ise bir felaket gibi karşılarlar. Hâlbuki iyi ve kötü, yaşamımızda her zaman başımıza gelebilecek olağan gelişmelerdir. Yaşamımızda oluşan iyilikleri farkında olmadan yaşayıp, kötülükleri ise kötü kader olarak algılayıp kahretmek yaşamımızı bir kâbus haline getirir.
Yeni ve iyi arkadaşlar kazanmak, yaşamın bize verdiği ödüllerden birisidir. Ama bazı arkadaşlıklar şu veya bu nedenden dolayı yürümez. Bazı arkadaşlıklarımız ise işlerin yolunda gitmediğine dair bize ipuçları verir; onları sınamak ve gerekirse akılcı biçimde sonlandırmak bize düşer. Kaybetme korkusu ile panik ortamına sürüklenmek sadece acı verir.
Yaşam, uzun bir yoldur; bir yolcu olarak bazı insanlarla yollarımız birleşir, bazıları ile bir süre sonra ayrılır; kimileri ile kendi akışı içinde sürer gider. Her arkadaşlığın ömrünün sonsuz olacağını söylemek mümkün değil; söylense bile bir beklentiden öteye geçmez. Söz uçar, anılar kalır.