
Gürcan Banger
Tarz-ı siyasette sorunlar varsa
Sosyal ve siyasal tarih incelendiğinde görülür ki; darbe ya da ihtilal yapmak isteyenler, toplumda kriz ikliminin yaygınlaşmasını umut eder, bekler ve krizi yaygınlaştırıcı faaliyetlerde bulunurlar. Krizi körükleme sürecinde nelerin kaybedileceği hesaba alınmaz. Bu nedenle sosyal krizlerin sonucu ne yönde olursa olsun, geriye bıraktıkları arasından ekonomik yıkım ilk sırada yer alır.
Pek çok durumda siyasette de kriz yaratma ve krizi körükleme yaklaşımları kullanır. Bundan amaç, her ne pahasına olursa olsun mevcut iktidarı ya da daha dar anlamda yönetimi alaşağı etmek ya da elde tutmaktır. Bu süreçte halkın çektiği acılar ve sıkıntılar, çirkin siyasetçinin pek umurunda değildir.
Siyasetin misyonu nedir? Siyaset ne için vardır? Siyasal hareketlilik ve operasyonlar içinde çoğu zaman bu iki sorunun cevabı kaybolur gider. Siyaset, halka ve vatandaşa hizmet amaçlı bir kategoridir. Eğer siyaset kendi amacının hedefinde yer alan halka, topluma ve vatandaşa hizmet etmiyorsa var olmasının nedenini (yani meşruiyetini) kaybetmiş demektir. Genelde siyasal yandaşların içinde düştükleri açmaz budur. Kendi iddialarının haklı çıkması ve bir sonraki aşamada siyasal erki ele geçirmeleri adına halkın talep, beklenti ve ihtiyaçlarını göz ardı ederler.
Siyaset kategorisini kent bazına indirdiğimizde; siyasal çekişmeler de yerelleşmiş olur. Kentin yönetilmesi konusu, kentli halka ve vatandaşa hizmet olmaktan çıkıp kenti yönetenlerle muhalefette olanların çekişmesi haine dönüşür. Birisinin beyaz dediğine diğeri siyah der; böylece siyaset uç kutuplara savrularak ortak payda bulunamaz hale gelir. Sonuçta da halkın alması gereken hizmetler de aksamalar oluşur.
Hizmetin eksik kalması ya da yapılamaması, sadece yöneticiler arasındaki siyaset farklılaşmasından kaynaklanmıyor. Halktan ve hizmetten yana taraf tutması gereken yazılı ve görsel medyanın bazı unsurlarının, siyasal yandaşlık odaklı haber ve yorum yapmalarıyla krizin derinleşmesi yönünde etkiler oluşuyor. Buna; hizmet hakkında haber ve yorum yapmanın gerektirdiği bilgi ve deneyim eksikliği de eklenince tam anlamıyla olay, bir siyah-beyaz gerginliğine dönüşüyor. Hem yaygın hem de yerel basının manşetlerinde ya da yorum köşelerinde bu tür hizmet engellemeleri ile gün aşırı karşılaşmak mümkün oluyor. Halka ve vatandaşa hizmet fırsatları siyasal yandaşlığa yaranma gayretleri içinde heba olurken toplumun birlikte iş yapma ve karşılıklı güven sermayesi de ayaklar altında sürünüyor. Bu yandaşlığın paydaşları ise kendi egolarını tatmin dışında toplumun ve vatandaşın gözünde gülünç olmaktan başka bir kazanç elde edemiyorlar.
Siyasette asıl olan, halkın ve vatandaşın hizmetle kazanmasıdır. Siyasetin varlık nedeni budur. Bu nedenle toplumsal konularda karar verirken ya da yorum yaparken dikkat edilmesi gereken referans noktası halk, toplum ve vatandaş olmak zorundadır.
Doğruyu söyleyelim. Birlikte çalışmayı bilmediğimiz gibi uzlaşma kültürü gelişmemiş bir toplumda yaşadığımızı söylemek hatalı olmaz. Bu tarzımız, problem çözme modelimize de yansıyor. Sorunlarımızı uzlaşma arayarak çözmek yerine gerginlikleri artırıp bundan elde edeceğimiz avantajlarla yol almaya çalışıyoruz.
Ülkenin, toplumun ve halkın ciddi sorunları var. Enflasyon düşmesine rağmen ekonomik faaliyetlerde bizi küresel başarılara taşıyacak yeterli ve heyecanlı hareketlilik henüz yok. İstihdam sorununu çözmenin henüz uzağındayız. Başta cari açık olmak üzere bazı sorunlar, ülke ekonomisini zorlamaya devam ediyor. Etnik kimlik üzerine kurgulanmış, ülkeyi bölmeye yönelmiş, dış güçlerce değişik biçimlerde desteklenen problem, acil çözüm bekliyor. Bunlara benzer daha pek çok sorunla boğuşuyoruz. Siyaset, bu veya benzeri sorunları çözmeye talip... Ama günümüzdeki siyaset anlayışla bunlar çözebilir mi? Bu soruya “Evet” cevabını vermek kolay değil.
Ülkenin problemlerinin çözümünde farklı bakış açıları olması son derece olağandır. Bu, sosyal yaşamın gereğidir. Ama genel anlamda tarz-ı siyasette sorunlar varsa ‘kim gitse kim gelse’ durumda fazla bir değişiklik olmaz. Çünkü siyaset yapma modeli, sorunları çözmek için kullanılan bir araçtır. Yanlış aracı kullanarak düzelmesi gerekeni onarıp işler hale getiremezsiniz.
İlk dikkatimi çeken, farklı siyasi görüşlerde olmanın, adeta bir sosyal düşmanlık olarak algılanmasıdır. Toplumda çok farklı siyasi görüşler bulunabilir; ama bunların birbirlerine düşmanca yaklaşmalarını anlamak mümkün değildir. Dış odakların denetimindeki bazı tekil örnekler dışında toplumda var olan tüm siyasi görüşler, ülkedeki sosyal kesimlerin hayal, beklenti ve amaçlarından oluşmaktadır. Bu görüşlerin oluşmasına neden olan insan toplulukları vardır ve buradadırlar. Başarılması gereken, bu kadar farklı kesim ve katmanın bir arada batış içinde birlikte yaşayabilmeleridir. Bu mümkündür ve bunu başarmanın yolları vardır.
Farklı sosyal kimlikteki kesim ve katmanların birbirlerini yok etme anlayışı üzerine kurulmuş bir siyaset anlayışının ülkeye getirebileceği, gerginlikten ve çözümsüzlükten başka bir seçenek olamaz. Zaten siyaset ve yaşam alanında gözlediklerimiz de bunlardır.
Siyaset yapmayı kendilerine bir misyon olarak belirleyen kişi ve örgütlerin öncelikle toplumdaki farklı beklenti ve çıkarları içlerine sindirmeleri gerekir. Toplumu var eden farklılıklar, yok edilerek sağlıklı bir sosyal yaşam ve gelecek noktasına varılamaz. Bu ülkede de inancından kültürüne, günlük yaşamından ekonomik faaliyetlerine kadar farklı kişi ve kuruluşlar bulunmaktadır. Bu ülkenin binlerce yıldan bugüne miras kalmış pek çok özelliği vardır. Bunları yok sayarak başarıya ulaşmamız mümkün değildir. Öncelikle; var olanı doğru öğrenmek ve buna uygun davranmak zorundayız.