Teknoloji ve Değişim



Muhafazakârların bile kendi pencerelerinden göründüğü biçimiyle değişiminden söz ettiği bir zamanı yaşıyoruz. Herhangi bir konuda olduğu gibi değişim üzerine de konuşmak kolaydır. çok boyutlu olarak yönelimlere baktığımızda, değişimin kaçınılmaz olduğunu görebiliriz.

Ama değişim çoğu durumda hiç de kolay değildir. Zorluklardan birincisi, değişim zamanını tespit etmekle ilgilidir. Değişim ihtiyacının farkına varıldığı ve yaklaşım biçiminin değiştirilmesi gerektiğine karar verildiği an çoğu zaman gecikilmiş bir durumdur. örneğin pazardaki rakipler değişim gereğini daha önce fark etmiş ve faaliyetlerde bulunmuş olabilirler. Böylece kuruluş pazarda ve kendi içinde proaktif ve stratejik davranmak yerine daha önce yola çıkan rakiplerin karşısında tepkisel ve reaksiyoner olmak zorunda kalır. Türkçede “Erken çıkan yol alır” şeklindeki deyiş böyle bir durumun ifadesidir.

Teknolojiyi birbiriyle ilintili de olsa birkaç farklı biçimde tanımlıyoruz. Teknoloji geniş anlamıyla “insanın maddi çevresini denetlemek ve değiştirmek amacıyla geliştirdiği araç gereçlerle bunlara ilişkin bilgilerin tümü” olarak tanımlanır. Daha özelde teknoloji, “bir sanayi dalı ile ilgili yapım yöntemlerini, kullanılan araç, gereç ve aletleri, bunların kullanım biçimlerini kapsayan uygulama bilgisi[dir]”.

Günümüzde (ve geleceğe ilişkin öngörülerimizde) teknolojinin hacim ve çeşitlilik olarak gelişimi, geçmişle kıyasladığımızda gerçekten ürkütücü boyutlardadır. Yeni teknolojiler günlük yaşamımıza iş akışları, araçlar, uygulamalar ve ağlarda önemli değişiklikler yaratacak biçimde giriyor. Alışılmış yaşam tarzlarımızı ve davranış biçimlerimizi değiştiriyor.

Muhtemelen teknolojik gelişim yaşamın her alanında şimdiye kadar tanık olduğumuzdan çok daha büyük oranlarda etkili olacak. Gelişen teknoloji ile birlikte çalışma, iletişim kurma, katılma, paylaşma ve karar verme faaliyetlerimizde geçmişte ve bugün yaşadıklarımıza göre önemli farklılaşmalar meydana gelecek. ‘Geçmiş birikimin aşılarak yerine yeni olanın kurulması’ anlamına gelecek biçimde teknolojinin ‘yıkıcı (İngilizce disruptive) bir nitelik almasından’ söz edilmesinin nedenlerinden birisi budur.

ürkütücü olabilen gelişim aynı zamanda yeni teknolojilerin hangi aşamada ‘yıkıcı’ bir niteliğe ulaşacağı konusunda merakımızı da uyandırıyor. Bunu yoğun bir şekilde süren yağmurun bir sel felaketine dönüşmesini (dönüşüp dönüşmeyeceğine ya da hangi noktada dönüşebileceğini) merak etmemize benzetebiliriz. Değişim dönemleri aynı zamanda geçmişte ortaya çıkma, filizlenme ve büyüme imkânı bulamamış yeni fikirlerin fırsata dönüşmesi ile ilgilidir. Yeni teknolojinin yıkıcılığı ile ilgili olarak aklımızdaki sorulardan bir başkası budur.

Yaşam alanlarında kullandığımız ürün, malzeme, yöntem, teknik ve araçları göz önüne getirin. Neredeyse tümü büyük bir hızla değişiyor. Seçtiklerimizden bir tanesini yaşamımıza tam olarak uyarlayamadan daha ‘albenili’ bir başkasının ortaya çıktığını görüyoruz. Bir anlamda teknoloji, adeta yeni olanı algılama ve uyarlama becerimizden çok daha hızlı değişiyor. Bunun nedeni değişimin dünyanın her noktasında ‘üretilen’ bir olgu haline gelmesidir. Dolayısıyla bu durum bir çokluk ve çeşitlilik ortamı yaratıyor. Bu karmaşa karşısında rasyonel tüketici tercihleri mümkün müdür? Karmaşa aklımızı kullanmanın ötesine geçerek tüketim (yani neyi tüketeceğimizi seçme) konusunda yanılsama yaratıyor. Pazarda gördüğümüz ürünler çölde rastlanabilecek seraplar gibi… Görüyoruz, gözümüzü kapatıp açtığımızda yeni bir durumun oluştuğunu şaşırarak fark ediyoruz.

Ekonomi ve iş dünyasındaki kavramlar da pazarda var olanın bir yansıması olarak biteviye değişiyor. Her yeni araştırma veya kitapçı raflarında yer alan eserle birlikte literatüre yeni bir kavramın ya da tespitin ortaya çıktığını izliyoruz.

(Devamı var.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi