Tüketmek ya da Mutluluk Üzerine

Tüketim, kendimizi geliştirmenin ve geleceğe taşımanın sadece aracıdır. Tüketmeyi kendi başına bir amaç olarak alamayız. Sahip olmayı da… Bizi mutlu eden, bir ‘şeye’ sahip olmak değil, onun tadına varmaktır. Bu nedenle bir ara sonuç olarak ortaya çıkan tüketime ve sahipliğe dünyanın hazzının kendi ruhunda tadına varmak olarak bakabiliriz.


 


İyi yaşamak ve mutlu olmak ile çok tüketmek arasında bir şartlanma yaratmaya çalışıyorlar. Hâlbuki çok tüketmenin bambaşka bir şey olması bir yana; iyi yaşamak ile mutlu olmanın aynılaştırılmasını da mutlak bir doğru olarak söyleyemeyiz.


 


Yeni bir güne uyandığınızda, “Ben, mutlu bir güne uyandım” demezseniz, muhtemelen o gün için mutlu olmayı seçmemiş olacaksınız. Mutlu olmak, öncelikle mutlu olmayı isteyen iyi niyettir.


 


Mutluluk, inilecek bir istasyon değil; sonu olmayan, heyecan verici bir yolculuktur. Bu yolculukta özgürlüğümüzün ifadesi ise seçimlerimizdir.


 


Karşıtlıkları birlikte ve kıyaslayarak tanıdığımızdan olmalı; acılar olmadan mutluluğun farkına varamıyoruz. Mutlulukların içinden süzülüp gelen acılar ise; yaşamın değerlerini daha iyi fark etmemizi sağlıyor. özetle; ışık ve gölge, birlikte var.


Yaşama karşı niyetimiz nedir? Yaşam, gerçek anlamda bir aynadır – hem de akıllı bir ayna. Ona şikâyet ederek bakarsanız, o da sizden şikâyet eder.


Mutlu olmayı amaçlarken, mutluluğu getirecek sandığımız ‘araçlara’ sahip olma fikrine takılıp kalıyoruz. Dünyanın anlamı nedir? Mutlu olmak mı, sahip olmak mı? Sahip olmak istediğiniz her ‘ne’ ise; mutluluk, her zaman sahip olmanın doğal sonucu şeklinde oluşmuyor.


Mutluluğu kabul edilebilir ölçüde coşkuyla; ama acıyı mutlaka akılla karşılamak gerekir. Yaşamın devam ettiğini ve her acının bir ders olduğunu iyi kavramalı insan.


Anka kuşunun ölümle yaşam arasındaki öyküsü... Küllerin arasından geleceğe doğru kanat çırpışı fikri, bana her zaman heyecan vermiştir. Geleceğin daha iyi ve güzel olacağının heyecanı… Hiç kuşkusuz; yaşamın kuralı, sadece bireysel mutluluğumuzdan ve mutlu kişisel geleceğimizden oluşmuyor; ama birey olarak mutlu olmayı yakalayamadığımızda dünyaya vereceğimiz değer ve anlam da yitip gidiyor. Mutluluk; Anka gibi her ölümde, yeniden doğabilme gücünü pekiştirmektir.


 


Pişmanlıklarla ah vah etmekten bugünü yaşamayı beceremeyiz. Bugünü kaybetmek ise devamla yarını kaybetmek anlamına gelir. Dün ile geçmişteki pişmanlıklarla abartılmış hesaplaşmamızı bitirip bugünü yaşamaya ve olumlu olabilecek bir geleceğe hazırlanmaya başlamalıyız.


Kutlama günlerini özel yapan bizim ona dokunma biçimimiz değil midir? Bu özel günlerde kendimize bakıp, dünyaya dokunuşumuza çeki düzen vermeye çabalıyoruz.


Geleceğin daha iyi ve güzel olacağının heyecanı… Yaşamın kuralı, sadece bireysel mutluluğumuzdan ve mutlu kişisel geleceğimizden oluşmuyor; ama birey olarak mutlu olmayı yakalayamadığımızda dünyaya vereceğimiz değer ve anlam da yitip gidiyor. Doktor Albert Schweitzer (1875-1965) şöyle diyor: “Mutluluk, bizde olmadığı halde başkalarına verebileceğimiz tek şeydir.


özgürlüğümüzün ifadesi, seçimlerimizdir. Tercihlerimiz olmadan, mutluluğu yakalamak ise mümkün değildir.


Kendi özellikleriyle değerlerini ve yetkinliklerini belirleyen kişi potansiyelini, tercihlerini doğru yapmada daha özenli davranacak, doğru seçim yapmada verilen emek yaşama farklı lezzet katacaktır. Aramızda buna ‘mutluluk’ diyenler de var.


özgürlük evden kaçıp onun yerini kölelik aldığında mutluluk ve aşk da bitiyor sanki…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi