
Gürcan Banger
Üretkenliğe bir engel
Çalışmak için masama yaklaşırken aşırı bir hareketim masa üzerindeki yığıntının bir anda ortalığa saçılmasına neden olabilir. Bütün sıkıntı bundan ibaret de değil. Kuşkusuz; altı aylık olmasına az kalan sarman kedimin beklenmedik bir anda beklenmedik bir yerden masanın orta yerine sıçrama riskini de hatırlamalıyım. Bir de; az önce gözümün önüne koyduğumu sandığım bir kitabı, daha sonra bir yığıntının dibinde bulmak pek de şaşırtıcı olmuyor.
Neler var bu yığıntının içinde? Kitaplar, yazıcı çıktıları, dergiler, kırtasiye malzemesi ve aklınıza gelebilecek diğer şeyler… Bir konuyu merak edip, bir kitabı karıştırmaya başlamışım; daha sonra ilgi değişimi nedeniyle onu bırakıp bir başkasını almışım. Bu süreç devam edince, masam dört ayaklı kütüphane haline dönüşmüş.
Hiç kuşkusuz; bu yığıntıya daha fazla tahammül etmeyecek ve sıkı bir temizlik yapacağım. Ama kendime, böyle bir masa üstü yığıntı yaratmanın nedenini sormadan da edemiyorum.
Yaşamımızda ilgilenmemiz gereken veya yapmaktan hoşlandığımız pek çok faaliyet var. İçinde yaşadığımız duruma göre faaliyetler arasında seçimler yapabiliyoruz. Eğer seçimlerimiz belirlediğimiz önceliklere dayalı olmazsa, bu durumda bir karmaşa oluşabiliyor. Daha sağlıklı ve daha az ‘yığıntı’ üreten, önceliklendirilmiş seçimler yapamadığımızda yaşamımızı zorlaştırıyoruz. Böyle bir ortam, verimli ve üretken çalışmamızın önünde bir engel oluşturuyor.
Ekonomi bilimi –basit olarak tanımlanırsa– sonsuz ihtiyaçların sınırlı kaynaklarla karşılanması üzerine kurulmuştur. Aynı yaklaşım, bir birey olarak ihtiyaçlarımız ve kaynaklarımız için de geçerlidir. Yapmaktan hoşlandığımız pek çok şey olabilir. Farklı faaliyetler albenileri ile bizi kendine çekebilir. Hâlbuki zaman da kısıtlı bir kaynaktır. Benzer biçimde zihin ve beden gücümüz de kısıtlıdır. Bu nedenle mevcut kaynaklarımızı ilgi ve zorunluluk alanlarımızda paylaştırmak için bir önceliklendirme bakışımız olması gerekir. Aksi takdirde yaşamımız, yukarıda anlattığım masa üstü yığıntıya dönüşür ve en ufak dikkatsiz kıpırdanma da –kırılıp dökülme dâhil olmak üzere– her şey ortalığa saçılır.
Yaşam, bir bütündür. Bu nedenle yaşamımızda iyileştirmeler ve düzenlemeler yaparken, onun bütünselliğini göz önünde bulundurmamız gerekir. Bütüne dikkat etmeden, sadece bir parçayı değiştirerek –bu parçanın bütüne etkilerini değerlendirmeksizin– başarılı sonuçlar elde edemeyiz. Dolayısıyla önceliklendirme konusundaki kararlarımızı, yaşamımızın bir bütün olduğunu dikkate alarak gerçekleştirmek zorundayız.
Kurumsal danışmanlıkta olduğu gibi, yaşam koçluğunda da yapılan önemli yanlışlardan biri, bireyin yaşamının birbirinden kopuk unsurlardan oluştuğunu varsaymaktır. Bu kabul, birbirinden bağımsız olarak tek tek bireysel alanların iyileştirilebileceğini öngörür. Bir başka deyişle, açık veya kapalı biçimde insan yaşamının bir bütün olduğunu, parçaların birbirlerini etkilediğini gözden kaçırır.
Yaşam, sadece iş konularından oluşmuyor. Aynı şekilde sadece eğlence de değil. Bireyin önceliklerini belirlerken zorunluluk ve hoşlantıyı doğru dengelemesi gerekiyor. Hem zorunluluklarımızı yerine getireceğiz hem de olumlu bir ruh haline sahip olmanın yolunu bulacağız.