Yaşamda Anlamlar Bulmak

Yaşamda anlamlar bulma ve yaratma konusuna dalmadan, daha önce satır aralarında yazdığım bir noktaya vurgu yapmak istiyorum. Olumlu düşünme ve yaşama vizyonu bir ‘mutlu yaşam illüzyonu’ değildir. Bir başka deyişle ‘ayakta rüya görerek’ olumlu ve mutlu olmaya çalışmayız. Yaşadığımız her durum veya olay, niteliğine göre mevcut durumumuza ve gelecek beklentilerimize katkı yapar ya da engel oluşturur.

Olumlu düşünme bakışı, yaşadığımız negatif durum ve olaydan gerekli dersi (özü) çıkarıp, detayları silikleşmeye bırakarak bizi biteviye olumsuz duygu-düşünce bataklığına geri çekmesinin önünü almaktır. Çünkü negatif oluşumları zihnimizde bir film gibi sürekli başa sararak yeniden yaşamak hayat enerjimizi, yaşama sevincimizi ve başarma motivasyonumuzu düşürür. Diğer yandan olumlu durum ve olayları ise (benzer nedenden kaynaklanarak) özü ve ayrıntılarıyla hatırlamak isteriz; pozitif durumlar bizde enerji, sevinç ve motivasyon yönünden iyileştirici ve geliştirici etkiler yapar. Özetle; olumlu düşünme ve yaşama vizyonunda olayın veya durumun negatif-pozitif eksenindeki konumuna göre iki farklı strateji uygularız.

Dünyayı, olayları ve durumları ona bakış açılarımız anlamlandırıyor. Kişi olarak anlamlandırma yeteneğimiz sayesinde yaşama ağırlığımızı koyuyoruz. Diğer yandan zaman ve denetimimiz dışındaki yaşam, bizim onu anlamlandırmamızdan bağımsız olarak kendince akıp gidiyor. Örneğin çeşitli isimler vererek anlamlandığımız özel günler o ana kadar olan yaşam tarzımızı yeniden gözden geçirip, çevremize ve yaşama daha olumlu bir bakış açısı geliştirmeyi güdüler. Kendimizi yeni ve taze ruhsal teşviklerle yaşama yeniden bağlamaya çalışırız. Anılardan ders çıkarıp gelecek için yeni kararlarla güç toplarız. Uzakları ve uzaklaşmışları yakın etmeye gayret ederiz.

Yaşama şöyle bir baktığımızda, gerçekten zor bir mücadelenin sürdüğünü görüyoruz. Yaşam, her an giderek daha fazla çaba gerektiren bir yarışa benziyor. Bu koşuşturmanın adına rekabet diyerek kendimizi bu hızlı yaşama uyumlulaştırmaya çalışıyoruz. Uyum sürecinde daha güçlü olanlar, bu yarışta daha kolay yer alıyor. Güçsüzlerin ise (eğer zamanında gerekli önlemleri almazlarsa) daha yarışın ortalarında kaybetmeye aday olduklarını fark ediyoruz.

Eğer yaşadığımız olumlulukların bir kısmına şans dersek; tabii ki, şans ve şanslılar var. Bazıları için yaşam, sanki başlangıçta daha fazla fırsatlar sunuyor. Şanslıların yaşamına bardağın dolu tarafından baktığımızda, böyle yaşamlara gıpta ettiğimiz oluyor. Ama madalyonun her iki yüzünün de kendine özgü sorunları var. Bir hayal dünyasında yaşar gibi gerçekte yaşamda yer almak, pek mümkün değil. Acı ve mutluluk, sevinç ve keder, kazanç ve kayıp kolaylıkla bazı durumlarda aynı anda gerçekleşebiliyor. Yaşamın tonlarını ve renklerini görebilmek bizim elimizde. Yaşamın en zor anlarında bile yaşamanın tadına varabilmek, bizim kendi gücümüzle gerçekleştirebileceğimiz bir olgu…

Yaşama karşı niyetimiz –bir başka deyişle bakışımız– nedir? Yaşam, gerçek anlamda bir aynadır. Ona şikâyet ederek bakarsak, o da bizden şikâyet eder. Böylece birlikte mutsuzluk sinerjisi yaratırız. Yaşama olumluluk ve sevgi ile baktığımızda, tüm zorluk ve acılarına rağmen yaşam da bize sevgi ile bakacaktır.

Bazen yaşamı oluşturan nesne ve öznelerin anlam ve önceliklerini karıştırıyoruz. Araç olan ile amaç, birbirinin yerini alıyor. Mutlu olmayı amaçlarken, araçlara sahip olma fikrine takılıp kalıyoruz. Dünyanın anlamı nedir? Mutlu olmak mı, sahip olmak mı? Mutluluk, her zaman sahip olmanın doğal sonucu olmuyor.

Olumlulukları ve mutluluğu kabul edilebilir ölçüde sürdürülebilir coşkuyla, ama olumsuzlukları ve acıyı ise mutlaka akılla karşılamak gerekir. Kişi yaşamın devam ettiğini, her acının ve olumsuzluğun bir ders olduğunu iyi kavramalı. Sevilen bir kişinin kaybedildiği durumda, onu sevenlerin tepkilerini dikkatle izlerim. Ölümü bile saygı ve ağırbaşlılıkla, yaşamın kendi akışının ayrılmaz bir unsuru olarak karşılayan insanlara her zaman gıpta etmişimdir. Onların, ölümün sadece bir anın bitişi ve bir başkasının başlangıcı olduğunu iyi bildiklerini ve yaşama buna göre hazırlandıklarını düşünürüm.

Kısa bir özet yapalım. Bir kişinin yaşamın anlamları ve amaçları konusundaki algısı ne denli güçlüyse onun daha mutlu ve olumlu olmasını bekleriz. Ne yaptığımız, ne tür inançlar geliştirdiğimiz ve nasıl deneyimler yaşadığımız hakkında farkındalığa sahip girişimlerimiz olmalı. Anlamlar olumlu bir yaşam için vazgeçilmezdir. Edebiyatın en ilginç kadın yazarlarından biri olan Anais Nin (1903-1977) şöyle der: “Rüyalar yaşamın gerekleridir.” Çoğu zaman ‘uyanık yaşamda’ itiraf edemediğimiz anlamları rüyalarımızla bütünleştirip dillendirdiğimiz düşünülürse…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi