Yerel Seçim Havaları



Randevu istersiniz, alamazsınız. Bir sosyal-kültürel etkinlik olur, davet edersiniz; işlerinin ‘aşırı yoğun’ veya önceden ‘planlanmış programı’ olduğu için gelmez. Hadi geldi diyelim; görünür, konuşmasını yapar ve hemen ardından ‘acil işi’ gerekçesiyle başkalarını dinlemeden kalkar gider. öyle bir zaman gelir ki, bu durum tam 180 derece değişir. Geçmişte olmayanlar var olmaya, yapılmayanlar yapılmaya, görünmeyenler her yerde görünmeye başlar. O zaman anlarsınız ki, artık seçim zamanıdır.

Olmayacak işler konusunda ‘söz vermek’, kalitesiz siyasetin ‘raconudur’. Her yerel seçim dönemi havada ‘kökü olmayan’ projelerin uçuştuğu bir dönem haline gelir. Kendilerini yerel proje bulma ihtiyacında hisseden adaylar en gün görmedik ‘buluşları’ ile arz-ı endam ederler. Bu durumu çok da şaşırtıcı bulmamak gerekir çünkü yerel seçim olmazsa yerelin sorunları ve çözümleri asla aklımıza gelmez. Biz aile sohbetlerinde, kahvehanede veya yemek masasında memleket sorunlarını konuşmaya alışmışız.

Yazılı veya sözlü hitap etme fırsatı düştüğünde de ele aldığımız konu memleketten ya da küresel ahvalden asla aşağı düşmez. ABD’de neler olup bittiği, komşu ülkelerin iç işleri, dev küresel holdinglerin stratejileri bizi yaşadığımız kentten, bir parçası olduğumuz mahalleden ya da sokağımızın sorunlarından daha fazla ilgilendirir gibidir. Bu durum, bildiğimizden daha büyük görünme, önemli konularla ilgileniyor olma ve ‘mühim mevzularda nutuk atma’ merakımızdan kaynaklanıyor.

Yerel seçimde ortalığa saçılan projelere baktığımızda bunlar arasında genelde park-bahçe işleri ya da kültür vb. gibi o yerleşimin ekonomisine doğrudan katkı yapmayan faaliyetler yer alır. Kentin, ilçenin ya da beldenin ekonomik gelişimini dile getiren görüş ya da öneri fazlaca göremezsiniz. Tarım, hayvancılık, ticaret veya sanayi gündem konularından birisini oluşturmaz. Bunda adayın bu konularda bilgisiz ve deneyimsiz olması yanında politikayı yerel ve bölgesel bazda ele almış olmamasının etkileri görülür. Hâlbuki yerel yöneticilik, hangi düzeyde olursa olsun strateji, planlama, bütçeleme, program geliştirme vb. gibi yerele ve bölgesele uyarlanmış pek çok yetkinlik gerektirir.

Kent Ekonomisi
Strateji, bir amacı gerçekleştirmek üzere belirlenen bir hareket tarzıdır. Söz konusu hareket tarzı var olan araç, kaynak ve etkinlikleri örgütleyerek belirlenen amaçları yerine getirmeyi hedefler. Başarılı bir strateji için öncelikle ilgilenilen analiz etmek gerekir. Bu analiz, sistemin o an içinde bulunduğu durumun açık bir tasviridir. Analizin ardından sistemin bulunduğu durumdan hangi noktaya götürmek istendiği belirlenir. Gidilmek istenen nokta, amacı oluşturur. Bu amaca ulaşmak için araçlar, kaynaklar ve örgütlenmiş etkinlikler gereklidir.

Kent ölçeğinde bir sistemi, mevcut durumdan bir başka gelişme noktasına taşımak asla kolay bir görev değildir. Kaynakların çok kısıtlı ve o denli değerli olduğu koşullarda doğru hareket tarzını bulmak daha önem kazanmaktadır. Böyle bir durumda gelişmeyi engelleyen nedenleri doğru saptamak, mevcut sorunlu duruma zincirin zayıf halkasından saldırmak gereklidir.

Kent Sorunları
Her zaman çözümlerden sayıca çok daha fazla sorunlara sahibiz. Bu nedenle Yaşadığımız kentin sorunlarını saymak pek zor bir uğraş değil: Kent içi trafik ve ulaşım sorunları, yakında yetersiz olabilecek altyapı, kentsel gürültü, birlikte iş yapmanın göstergesi olan sosyal sermaye eksikliği ve başkaları... Bu sorunların biraz dikkatlice gözden geçirilmesi, her sorunun sınırlı sayıda bazı temel taşlarından oluştuğunu gösterir. Pek çok sorunda gözlenen temel taşların aynı olduğu da bir başka gözlemdir. Her sorun içinde söz konusu temel taşlarının sayı, diziliş ve oransal ağırlığı değişmektedir. Bir görünür sorunu oluşturan temel taşların her birine “kaynak (kök) sorun” adı verilir. Bir kentin çevre kirliliği, yoğun trafik, kültürel aktivite eksikliği gibi görünür sorunlarını çözmenin yolu, bunları oluşturan kaynak sorunları çözmekten geçmektedir.

Bir kentin çok sayıda kaynak sorununun çözülmesi, büyük miktarda kaynak, araç ve etkinliğin örgütlenmesi ve hareketlendirilmesi anlamına gelir. Ve böylece bir kez daha iktisadın temel problemine dönmüş oluruz: Sınırsız ihtiyaçlar, kısıtlı kaynaklar... Kent ölçeğinde bir büyük sorunu çözmek için bir stratejiye ihtiyacımızın ana dayanağı da budur. Kent, ciddi bir meseledir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi