Yüksek Hızlı Trene Dikkat...



önce olup bitenle başlayalım. Eskişehir sanayisinin uzun zamandır hayallerini süsleyen Yüksek Hızlı Tren (YHT) konusunda hükümetin aldığı bir kararla yola çıkıldı. Yeni YHT setleri, Tülomsaş’ın katılımıyla Eskişehir’de yapılacak. İhale şartnamesinden anlaşıldığına göre YHT setlerinin üretiminde teknoloji transfer merkezi ve yerli ana araç üreticisi olarak Tülomsaş olacak. Geçmişi açısından bir “demiryolu kenti” olan Eskişehir için bu yüksek önemde ve katma değerli ekonomik geleceği  belirleme anlamında bir gelişmedir.

Konuya ilişkin ilk somut gelişmeye ihale ilanı ile tanık olduk. TCDD tarafından Sanayi İşbirliği Yönetmeliği (SİP) kapsamında toplam 96 adet YHT Yüksek Hızlı Tren üretimi için ön yeterlilik ihalesi ilanı 23 Kasım 2017 tarihinde Kamu İhale Bülteni’nde yayınlandı. Projede teknoloji transfer merkezi ve yerli ana araç üreticisi olarak Tülomsaş açıklandı. Bilindiği gibi; Tülomsaş, Tüvesaş ve Tüdemsaş TCDD’nin en büyük işletmeleri arasında yer alır. Kuruluşu 1800’lü yılların sonlarında İstanbul-Bağdat Demiryolu’nun kuruluşuna uzanan Tülomsaş’ın asli görevi başta lokomotifler olmak üzere demiryolu araçlarının üretimidir. Türkiye’nin ilk yerli otomobili olan Devrim de Tülomsaş’ta üretilmişti.

İhale ilanı ile yapılan açıklamaya göre YHT’ye ilişkin yerli üretim ve test tesisi kurulumu Eskişehir’de gerçekleşecek. Şartnamede ihaleyi kazanan firmanın YHT üretimine ilişkin teknolojik ve sınai bilgi ve deneyim birikimini teknoloji transferi yoluyla Tülomsaş’a aktarması talep ediliyor. Gene şartnamede verilen açıklamalara göre saatte 250 km hıza çıkan YHT setlerinin üretimi teknoloji transferi ile üç aşamada gerçekleştirileceği anlaşılıyor. İlk aşamada 20 adet YHT seti yüzde 10 yerlilik oranıyla üretilmiş olarak ithal edilecek, ikinci aşamada 60 tanesi yüzde 53 yerlilik oranıyla Tülomsaş’ta, üçüncü aşamada özgün bir tasarıma sahip olacak milli YHT setleri yüzde 74 yerlilik oranıyla yine Tülomsaş tesislerinde imal edilecek. Yerlilik katkısının giderek artan oranıyla Türkiye’nin ulaşım konusunda tercihi olan yeni YHT teknolojisine sahip olması planlanıyor. Ayrıca bu ihale kapsamında –dolayısıyla sonrasında– üretilecek YHT setlerinin tüm AB ülkelerinde işletilmesine olanak sağlayacak olan, kısaca TSI olarak bilinen Karşılıklı İşletilebilirlik Teknik Sertifikasyonu ile donanmış olması isteniyor. Bu çerçevede yerli tasarımı ve üretimi başlayan yeni YHT setlerinin ileriki yıllarda başka ülkelere satışı imkânının oluşması öngörülüyor.

Buraya kadar anlatılanlar, özellikle Eskişehir ekonomisi düşünüldüğünde heyecan verici… Diğer yandan Alpu’da yapılmakta olan Uraysim Raylı Sistemler Test ve Ar-Ge Merkezi ile birlikte düşünüldüğünde YHT Projesinin uzun vadeli önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Bu arada yeni sayılacak bir başka gelişmeden daha söz edelim. TCDD tarafından geçtiğimiz yıl 30 Ocak’ta açılan 10 hızlı tren seti ihalesini Siemens’in kazandığı açıklandı. İhale 10 hızlı tren setinin yanı sıra, simulatör, trenlerin bakımı ve yedek parçayı da içeriyor. 5 firmanın davet edildiği ihaleye CAF, Siemens ve Alstom teklif vermişti. Bu arada TCDD, mevcut YHT setleriyle yolcu talebine yetişmekte zorluklar yaşıyor.

Şimdi geçmiş deneyimleri hatırlayarak biraz düşünelim. Türkiye'de tasarlanan ve üretilen ilk otomobil olan Devrim, 1961 yılında –bugün adı Tülomsaş olan– Eskişehir Demiryolu Fabrikası’nda 129 günde üretilmişti. Daha sonra yabancı otomobil üreticilerinin ve yerli işbirlikçilerinin çabalarıyla Devrim’in, Türkiye otomotive sanayisinin erken yola çıkışının ve hatta Demiryolu Fabrikası ile Eskişehir’in önü kesildi. Türkiye’de otomotiv sektörünün gelişmeyeceği konusunda o devrin gazetelerinde sayfalar dolusu, propagandif yazılar yazanları veya bu konuda devlet yöneticilerini manipüle edenleri geç de olsa bulup deşifre etmek boynumuzun borcu olmalı. En azından zihniyeti teşhir açısından…

Devrim’in hikâyesini hatırlamakta bir riski ve tehdidi ifade etmek var. YHT setlerinin üretiminde zaman içerisinde artan oranlarla yüzde 74’e varacak olan yerli katkı oranı ve teknoloji transferi konusu yüksek ihtimalle yabancı YHT üreticilerinin işine gelmeyecektir. Bu şirketlerin, YHT setlerini –yerli katkı olmadan veya çok düşük yerli katkı oranlarıyla– ‘tam paket’ halinde satarak kendi görece kolay kazançlarını öngörmeleri hiç şaşırtıcı olmaz.

Başka Eskişehir iş dünyası olmak üzere YHT İhalesi vesilesiyle ortaya çıkan yerli katkı ve teknoloji transferi fırsatlarını sonuna kadar kovalamak zorundayız. Yabancı üreticilerin yerli katkıyı düşürmeye veya niteliksizleştirmeye yönelik talepleri karşısında YHT teknolojisinin ülkemize ve kentimize kazanılması konusunda ısrarlı olmak değerli bir misyondur. Seçilmişlerden kamu görevlilerine, sanayicilerden sivil toplum kuruluşlarına kadar tüm kesimler özetlenen bu çerçevede tavizlere yol açacak politika yumuşamalarına karşı uyanık olmalıdır.











Önceki ve Sonraki Yazılar
Gürcan Banger Arşivi