Yürek dağlayan ‘’neden’’ sorusunu oluşturan genç ölümler…

Ölümün adı da rengi de kara…

Genç yaşta gelen ölümlerin rengi daha bir kara…

İnsanın yüreğini dağlıyor.

Yunus Emre’nin dediği gibi…

‘’Şu dünyada bir nesneye

Yanar içim göynür özüm

Yiğit iken ölenlere

Göğ ekini biçmiş gibi…’’

Eskişehir’de bir hafta içinde meydana gelen 2 genç ölüm var.

Ölenlerden birisi Resul A…

21 yaşında bir genç…

Anadolu Üniversitesi’nde matematik öğretmenliği eğitimi görüyordu.

Üniversite yemekhanesinde kendini asarak yaşamına son verdi.

Arkasında bıraktığı bir ‘’veda notu’’ var.

Kurtulamadığı bunalımı ortaya koyuyor.

Gencecik bir insanın kendi eliyle yaşamına son vermesi karşısında üzülmemek elde değil…

‘’Neden’’ diye sormamak da olanaksız…

Resul A’nın yaşamına son vermesinin yarattığı üzüntü ve sorular varlığını korurken gelen yeni bir ölüm haberi var.

Ölüm nedeni de yine intihar…

Bu kez yaşamına kıyan da genç bir kız… Sezen Naz R…

Eskişehir Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nde eğitim görüyordu.

Kredi Yurtlar Kurumu’na bağlı bir öğrenci yurdunda kalıyordu.

Yurdun 5’nci katından kendisini aşağıya bırakıverir…

Atlarken de ‘’ben atlamayayım da kim atlayım’’ haykırışı duyulur.

Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılır.

Yaşamda tutmak için büyük çaba harcanır.

Ne yazık ki tüm çabalar boşuna olur.

Yaşamının baharındaki genç bir kız yaşamdan kopar.

Üzülmemek, kahrolmamak elde değil…

Yürekler parçalanırken bir önceki intiharın yarattığı ‘’neden’’ sorusu da daha bir büyür.

Evet…

Üniversitelerde eğitim gören gencecik insan, daha yaşamlarının başındayken neden yaşamlarına son verme gereği duyarlar?

Böylesi sorular için verilen klasik bir yanıt var.

‘’İçine düştüğü bunalım’’…

İntiharlarda böylesi bir yanıt veriliyor ama intiharları açıklamaya yetmiyor.

Tamam ‘’bunalıma girdikleri’’ kesin de gençleri, yaşamdan kopartacak kadar büyük bunalımın yaratıcısı nedir?

Bu soruya verilen klasik yanıt da ‘’ekonomik sorunlar’’ oluyor.

Öylesi sorunlar, şu veya bu boyutta da olsa ‘’bunalım’’ nedeni olabilir.

Ancak tek başlarına ‘’yaşama son verme’’ nedeni olamaz…

Ayrıca bu olayları ‘’münferit olay’’ olarak değerlendirmek de doğru olmaz…

Öylesi değerlendirmeler gerçek sorunların tespit edilmesini engeller.

Ülkenin içerisinde bulunduğu durum ortada…

Her geçen gün her açıdan ‘’yaşanması zor bir ülke’’ haline geliyor.

Bundan en fazla etkilenen de kuşkusuz gençler…

Onları kaygılandıran faktörler oldukça fazla… Her geçen gün biraz daha fazlalaşıyorlar.

Gençlik gençliğini yaşayabilecek halde değil…

İşin en kötüsü de geleceğe dair umutları yok.

‘’Ülkenin geleceği’’ olarak tanımlanan ve gerçekten öyle de olan gençler, kendi geleceklerinden ümidi kesmiş durumdalar.

Bugün sorunlarla boğuşan, gelecekten ümidini kesen bir gençliğin bunalmaması düşünülemez…

Büyük bölümü bunalım içerisinde…

Gençleri ‘’gelecekten ümidini kesmiş’’ olmaktan kurtarmak gerek…

Bu da ailelerin başarabileceği bir görev değil…

Ülkeyi yönetenler ve tüm toplum için vazgeçilmez bir görevdir.

Acil olarak da yerine getirilmelidir.

Aksi takdirde yürekleri dağlayan genç ölümlerin önünü almak kolay olmaz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Vedat Alp Arşivi