Örgütlü demokrasi mümkün mü?

12 Eylül sürecinde bilineni ve bilinmeyeni ile sayısız can, sağlık ve mal kaybı oldu. Ama ‘’, bu kadarla da kalmadı. Yine aynı süreçte örgüt sözcüğü ile gizli örgüt terimi birbirine eşlenerek insanların demokratik örgütlenme hak ve özgürlüklerinin kullanımına engeller konuldu. Çünkü darbe iktidarının herhangi bir muhalefet biçimine tahammülü yoktu.

Günümüzde de 12 Eylül Darbesinden kalma bir kötüleme politikasının izi olarak örgüt sözcüğünü sevmiyoruz. Adeta bu sözcüğü yasa dışılığa mahkûm etmiş gibiyiz. Bu durum, insanların sivil toplum örgütlerine ve siyasal partilere ilgisini olumsuz etkiliyor.

Örgüt, ortak bir hedefi veya işi başarmak için bir araya gelmiş kişilerin veya kurumların oluşturduğu birlikteliktir. Bu çerçevede firmalar, ekonomik işletmeler, dernek veya vakıf gibi sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve siyasal partiler örgüt tanımlaması içine girerler. Dolayısıyla kendi başına örgüt, elma veya armut kadar masum bir kavram ve sözcüktür. Suç örgütü veya silahlı terör örgütü ile genel anlamda örgüt sözcüğünü aynılaştırmak, ancak toplumun bilinçlenmesinin ve yönetimi denetleyecek güç oluşturmak üzere bir araya gelmesinin önünde durmayı hedefleyen sonsuz erk meraklılarının bir beklentisi olabilir.

Bir örgüt oluşturmak, devamında o topluluk içinde bir kültür oluşmasını da beraberinde getirir. Bu kavrama örgüt kültürü adı verilir. Nasıl aile, kültürün alışverişi için bir ortamsa, herhangi bir örgüt de ortak kültürün değiş tokuş edildiği bir birliktelik iklimidir. Örgüt kültürünün nitelikleri ise ilgili örgütün kalitesi hakkında ciddi ipuçları verir.

Örgüt kültürünün önemli unsurlarından biri iletişimdir. Bir başka deyişle; örgütteki bilgi, haber veya iç işleyiş talimatlarının bireyler ve kurullar arasında nasıl iletildiğidir. Kurumsallık özelliğini kazanmış örgütlerde iletişim, iyi tanımlanmış ve genelde yazılı hale getirilmiş yol ve yordamlarla yapılır. Kulaktan kulağa iletilen doğruluğu şüpheli haberler, dedikodular gibi enformel şekillerde yapılan iletişim, ancak kültürel olarak az gelişmiş örgüt türlerine özgüdür.

Dedikodu ve eleştiri adı altında karalama kampanyalarının alışkanlık haline geldiği örgütlerde bireyler bu iklimden son derece olumsuz etkilenirler. Birlikte iş yapma ve ortak çalışma imkânları hızla azalır ve örgüt, bir iç çatışma ortamına dönüşür. Sağlam yapılandırılmış kurumsal bir örgütte dedikodu ve karalama türünde hastalıkların kolayca yaygınlaşamadığı iyi bilinir. İç çalkantılarla biteviye sarsılan bir örgütün, birey kalitesinden de kuşkulanmak gerekir. Çoğu zaman düşük kaliteli bireylerden oluşan örgütlerde iyileşmeyi sadece eğitimle elde etmek de mümkün değildir.

Her örgütte iktidarı ele geçirmek ve güç elde etmek isteyenler vardır. Örneğin sivil toplum kuruluşlarının siyasi basamak olarak kullanılması amacıyla güç arayışı çok yaygın ve iyi bilinen bir örnektir. Kimi zaman ise kişiler sadece bir etiket ve makam sahibi olabilmek için sivil örgütlerin başkanlığı ve yöneticiliği için mücadele verirler. Sadece ‘vitrinde durup iltifata mazhar olmak’ gibi kişisel bencilliklerle bu tür güç arayışı yapan hastalıklı ruhlara her tür örgütte rastlamak olanaklıdır.

Bir örgütte başarı, birikim ve deneyim dışında güç elde etmenin araçlarından biri böl-ve-yönet taktiğidir. Yukarıda saydığım nedenlerden herhangi biri adına güç elde etmek isteyenler, bu amaçlarına yönelik olarak kendilerini veya çevrelerindeki insanları olduğundan farklı gösterme, küçümseme, dedikodu ve karalama kampanyaları aracılığı ile iç çatışma yaratmaya çalışırlar. Okumak ve araştırmak, emek ve kaynak ile zaman ayırmak, gücü ‘ucuza’ elde etmek isteyenler için tercih edilen bir yol değildir. Örgüt veya toplum içinde parçalanma yaratarak yönetilebilir küçük gruplar oluşturmak, zararlı ‘parazit güruhunun’ sivil ve siyasal örgütlerde en sevdiği yaklaşımlar arasında yer alır.

Eğer bir dernek, vakıf ya da siyasal parti üyesi veya gönüllüsü iseniz, şu noktaya dikkat etmenizi öneririm. Eğer sizin de bulunduğunuz bir toplulukta, orada bulunmayan başka yönetici veya üyeler hakkında dedikodu ve karalama yapılıyorsa, –bir sorumlu insanlık görevi olarak– mümkünse buna engel olmaya çalışın. Engel olamıyorsanız, bu iklime katılmamaya özen gösterin. Çünkü aynı anlayış, sizin bulunmadığımız ortamlarda da sizin hakkınızda dedikodu veya karalama yapıyor olabilir. Başınıza gelmesini istemediğiniz her ne ise, hem kendinizin hem de örgütünüzün ayakta kalabilmesi ve sürekliliği için bu duruma üst düzeyde önem verin. Katıldığınız her dedikodu ve karalama ortamının size ve kuruluşunuza olumsuz anlamda ‘yol ve köprü’ olarak geri döneceğini asla unutmayın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi