Seda Kağıtcı

Seda Kağıtcı

Sabırdan sonra hayat hep gülen yüzünü gösterir bize…

Hayata olan bağlılık bazen biz istemesekte azalır. İnsan hayallerini, umutlarını yitirdikçe hayattaki görevini de artık tamamladığını düşünür. Yaşamak istemez. Hayattan tat almaz. Bir ruh hali bozulması, bir depresyondur bu. Başka bir boyuta geçiştir sanki. Günümüzün moda tabiriyle bir nevi tükenmişlik sendromudur. Zaman zaman pek çok kişi yaşar bu durumu. Elini ayağını çeker her şeyden. Yataktan çıkmak istemez, etrafında ses istemez hatta insan yüzü görmek bile istemez. Yalnızlık tek arkadaşı olur. Kapatır kendini dış dünyaya. İlaçlarda arar çareyi, bazen doktorlar sabır gerektiğini söylese de o inanmaz bir daha eskisi gibi neşeli olacağına. Yüzü gülmez, yüreği gülmez, eli ayağı ısınmaz, kalbi donar sanki.

Sonra günler günleri, aylar ayları kovalar. Bir sabah uyanır, yüzünde anlamsız bir gülümseme. Açar perdeleri güneş içeri süzülür. Ilık ılık bir sıcaklık yayılır ruhuna sanki. Umut olsa gerek bu der içinden. Gider banyoya ve yüzüne buz gibi suyu çarpar. Aynada şöyle bir kendine bakar. Hiç de fena görünmüyorum sanki der. Bir anda bir güven duygusu kaplar içini. Mutfağa gider, çay demler, radyoyu açar, kahvaltı hazırlarken çalan şarkıya neşeyle eşlik eder. Kıpır kıpır olur içi o an. Sonra camın önünde duran menekşesini sular. Sevgiyle konuşur onunla, narin yapraklarını sever, öper. İnce belli bardağına tavşan kanı çayını koyar, ekmeğini yağlar ve keyifle kahvaltısını yapar. Sonra gazetelerini okur, biraz telefonunu kurcalar, sosyal medyaya bakar. Canı birden kahve çeker. Gider kısık ateşte kendine köpüklü bir kahve yapar, sonra televizyonu açar, haberleri izler. İzledikleri karşısında hayrete düşer. “Neler oluyor hayatta, herkesin türlü türlü dertleri var” der ve açar ellerini Allah’a şükreder.

Neden mi yazdım şimdi bunları? Sakın farklı anlamlar çıkarmayın ve bunalımdayım sanmayın. Ben yaşamadım, bir arkadaşım yaşadı dermişim. Şaka bir yana ama yaşayanı çok gördüm. Zaman zaman pek çoğumuz buna benzer şeyler yaşamıyor muyuz aslında? İnkar etmeyin hadi dürüst olun, arada yaşıyoruz harfi harfiyen bunların hepsi olmasa da.

İnsanız hepimiz, hayatımız her an dört dörtlük gitmiyor. Moralimiz bozuk olabiliyor, yaşadığımız olumsuzluklar etkileyebiliyor, kendimizi halsiz, ruhumuzu yorgun hissedebiliyoruz, yada duyduğumuz üzücü bir haberden çok çabuk etkilenebiliyoruz. Ölümler olabiliyor, kayıplar yaşıyoruz, hayal kırıklığına uğrayabiliyoruz, aşk acısı çekiyoruz, dostlarımız tarafından sırtımızdan vurulup, incinebiliyoruz. Dedim ya işte türlü şeyler oluyor hayatımızda. Kafamız karışıyor, bazı günler uyandığımızda enerjimiz düşük oluyor, ama bazı günler ise bir anda kanatlanıp uçuverecek bir tavuk edasıyla, büyük bir özgüvenle kendimizi çok ama çok mutlu da hissedebiliyoruz.

İşin aslı şu, kimse kimsenin halinden anlamıyor. Karşısındakinin derdiyle dertleniyormuş gibi görünüyor ama gerçekte herkes kendini nimetten sayıyor, herkes kendi derdini büyük görüyor. Bu yüzden hani laf olsun diye hal hatır sorulur ya nasılsın diye, her zaman iyiyim demek lazım. Çünkü kimse aslında senin iyi olmanla yada olmamanla ilgilenmiyor. Sadece mış gibi yapıyor.

Bu yüzden benden size küçük bir tavsiye; eğer yüreğiniz üşüyorsa üzülmeyin, isyan etmeyin. Kırılsanız da kimseye belli etmeyin, düşman sevindirmeyin. Allah oraya rahmetini bırakır ve sıcacık eder yüreğinizi. Yeterki yüreğinizi ve gönül gözünüzü her daim açık tutun. Her yeni gün, yeni mucizelere gebe. Ümit edin, hayal edin, sabredin. Çünkü sabırdan sonra hayat hep gülen yüzünü gösterir bize…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Seda Kağıtcı Arşivi