Futbol jargonunda, o gün oynanan maçtan sonra kökleri aynı ama anlamları farklı olan ve artık klişe haline gelen şu iki cümle ön plana çıkar:

            1-Ben tabelaya bakarım.

         2-Ben tabelaya değil oyuna bakarım.

Dolayısıyla da, maç ertesinde yapılan futbol sohbetleri ya da spor yazarlarının köşelerinde kaleme aldığı maç yorumları; taraftar nezdindeki karşılığı” Hatice ve Netice” olan bu klişe cümleler üzerine yoğunlaşır. Skora bakıp yorum yapanların dayanağı:” kazanan her zaman haklıdır” cümlesi olurken, karşı gruptakilerin tezi ; “ güzel oynayarak kaybedilen puanların ileride telafi edileceği” şeklindedir. Kısacası, skor tabelası ve sportif başarı;  tıpkı,” yumurta mı tavuktan çıkar yoksa tavuk mu yumurtadan … “ tekerlemesinde olduğu gibi, birbirine  içi-içe geçmiş iki kavram gibidirler. Yani skor tabelasında yazan sonuç, sportif başarıyı olumlu ya da olumsuz yönde tetikler...

         Şimdi gelin iç içe geçmiş gibi görünen bu iki kavramı biraz daha yakından ele alalım.

         Elbette, Tek maçlık eleme maçları ile şampiyonluk ya da küme de kalmayı belirleyecek final maçlarında o günkü skor tabelasının lehinize olması son derece önemlidir. Zira, maç sonunda  sportif başarı  yada başarısızlık – tabiri caiz ise- sizi stat kapısında beklemektedir. Böylesine maçlarda da gözünü sadece skor tabelasına dikenlerin haklılığından söz edilebilir. Ancak, maçların boyu uzadıkça yani, uzun lig maratonu boyunca , iyi futbol oynayarak kazanmak isteyenlerin haklı çıkması kaçınılmazdır.

         Maç boyunca skor tabelasına etki edebilecek faktörlerin en önemlilerinden biri, yapılan “Hakem Hataları” dır.  Yine, maç esnasında futbol topunun sizi sevmesi ya da sevmemesinin karşılığı olan “Şans Faktörü “de skorun oluşmasında önemli bir yer tutacaktır. Ayrıca, o günkü olumsuz hava koşullarının sebep olabileceği bireysel hatalar(  örneğin; yağmurlu bir havada futbolcunun ıslanan çimde ayağının kayması gibi) yine skorun oluşmasında göz önünde tutulabilecek faktörlerdir. Kötü oynadığınız bir maçta lehinize oluşan bu faktörler, aksi durumda, yani iyi oynarken yapılır ve aleyhinize gelişirse yenilgi de kaçınılmaz olacaktır. Ancak, aleyhinize verilen bariz hakem hatalarının dışında kalan bu ve benzeri faktörlerin ömrünün bir-kaç olduğunu söylemek-sanırım- en doğru yaklaşımdır.(Aleyhinize çalınan yanlış hakem  düdüklerini  azaltmanın yolu da kulüp yöneticilerinin federasyon nezdindeki lobi becerisine bağlıdır).  Bu bağlamda , uzun vadede sportif başarıyı yakalayabilmenin tek yolu, futbol oyununun doğrularını yapmaktan geçer. Saha dışında atılan her doğru adım,  mutlaka saha içinde verilen mücadeleye de yansıyacak; o gün skor tabelasındaki sonuç ne olursa olsun sizi mutlaka sportif başarıya taşıyacaktır.

         Sonuç olarak, İdari yapılanmasını düzgün kurmuş, futbolcu kadrosu belirli kaliteye ulaşmış ve maç esnasında kenardan iyi yönetilen takımlar o gün sahaya çıkar, önce hakemi sonra da rakibini yener ve yoluna emin adımlarla devam eder.

         Bunu beceremeyenlere de günlük skorlarla gelen başarılarla(!)  AVUNMAK KALIR…