Acının seyri…

Düştüm.

Boğazımda yutkunmadığım bir acı.

Yutkunsam gider.

Acı dibime kadar girdi.

Boğazımda soydukları kaldı.

Tutundum.

Acı da bırakıp gider mi diye sıkı sıkı sarıldım.

İlk gün anlamadım.

İkinci günü arttı.

Üçüncü günü şiddetlendi.

Hoyratlandı.

En sevdiğimden çıkardım.

Kendi acımın acısını.

Susmak bir eylem ama kime?

Yaranı açana mı?

Yaranı açtırana mı?

Acı ne tuhaf şey.

Yükseldiği yerden azalıyor gün gün.

Şiddetlendiği gün sabitlenir sanmıştım.

Geçmez gibi.

Yine acıyor.

Acımıyor desem yalan söylerim.

Ama nebileyim acırken öfkeli değil.

Şefkatli.

Acının şefkati mi olur deme.

Oluyor.

Eskisi gibi sızlatmıyor.

Kafamı allak bullak etti.

Ne illet bir şeymiş şu acı.

Neye acı duyduğumu düşündüm?

Acırken her yerim bir ara kendime acı’dım.

Kendine acırken bile acıtıyor.

Bir bardak su içtim.

Tamam diyerek gidişini düşledim.

Nezaket kabalığa dönüştü o gün.

Hissettim.

Camdan dışarı seyrettim.

Acısa da acımasa da hayat kaldığı yerden devam ediyor.

Fark ettim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi